Malus orientalis (Ekşi elma)
Malus orientalis (Ekşi elma) genelde ormanlık alanlarda görülen ve bahar aylarında çiçek açan bir bitkidir.
- 1Çiçek Malus orientalis: 01/05/2023; Zübeyde Hanım Ormanı; 470 m.; ormanlık. © Hüseyin Doğan 
- 2Meyve Malus orientalis: 30/09/2020; Kocaeli Kent Ormanı; 354 m.; ormanlık. © Hüseyin Doğan 
- 3Alma Ortaçağ'dan alma çizimi. 
- Alem:Plantae 
- Takım:Rosales 
- Aile:Rosaceae 
- Cins:Malus 
- Literatür:Trudy Sev.-Kavk. Inst. Spets. Tekh. Kult. 1(3): 18 (1932). 
- Yazar:Uglitzk. 
- Dağılım:
- Eşadlar:
- Kayıtlar:
Malus orientalis (Ekşi elma), Gülgiller ailesine bağlı Elma cinsinden geniş bir tacı vardır ve bu yüzden ağaç yerine çalı gibi gözükür.
Tanımı#
100 yıl yaşayabilmekte ve 8 ila 10 metreye kadar büyüyebilmektedir. Gövde çapı 23 ila 45 cm arasındadır. Rekabet gücünün düşük olması ve ışık ihtiyacı nedeniyle genellikle ormanların nemli kenarlarında görülür. Yapraklar almaşlı dizilişli, yumurtamsı, koyu yeşil renkli ve parlaktır. Yaprak kenarları kavisli ve testere dişlidir. Çiçekler pembe ya da beyaz renkli ve beş taç yapraklıdır. Dallar kırmızımsı kahverengidir. Gövde gri kahverengi ve döküntülüdür. Malus orientalis dilimizde yabani elma, ekşi elma, taşot, acalma, acamuk, acı elma, acuk, kivil, kratuna ve sengeç adları ile bilinmektedir.
1. Meyve 2-3 cm çapında; yaprak tabanı kesik ile dekürent subsp. orientalis / 2. Yapraklar 4×2 cm’den fazla var. orientalis / 2. Yapraklar en çok 4,5×1,2 cm var. microphylla / 1. Meyve 5-15 cm çapında; yaprak tabanı yuvarlak subsp. mitis
Gözlem bilgileri#
Malus orientalis doğal olarak Avrupa’da yayılış gösterir ancak günümüzde Güney Amerika ve Avustralya’ya da dağılmıştır. Ormanlık alanlarda görülen bitki umumiyetle nisan ve mayıs ayları arasında çiçek açmaktadır. Bitkiyi deniz seviyesinden 1000 metreye kadar olan rakımlarda il genelinde yaygın olarak gözlemlemek mümkündür.
Etimoloji#
Cins adı Antik Yunanca meyve anlamına gelir. Antikçağda kelime özellikle elma meyvesini tanımlamak için kullanılmıştır. Cinsin Türkçe adı olan elma Türkçe kökenlidir. Epitet Latince doğulu anlamına gelir. Açık bir şekilde türün Avrupa’nın doğusunda görülmesine işaret eder.
Kullanımı#
Meyvesi taze olarak yenilmektedir. Ayrıca reçel, meyve suyu, marmelat yapımında da kullanılmaktadır. Donlara kadar dalda bırakılırsa lezzeti artar. Kabuğundan sarı ve kırmızı boya elde edilmiştir.
Tohumları, çoğu Rosaceae türünde olduğu gibi hidrojen siyanür barındırır. Aşırı alınması zehirlenmelere ve ölüme neden olabilir. Bununla birlikte düşük dozda hidrojen siyanür solunum ve sindirim sitemi üzerinde faydalıdır. Meyvesi büzücü ve müshildir. Ezilen meyve posası yara ve iltihapları iyileştirmek için kullanılmıştır. Meyvesi kabızlık gidericidir. Equisetum telmateia üst bölümleri; Malus sylvestris yaprakları; Plantago major yaprakları; Tilia tomentosa çiçek ve brahteleri demlenerek bal ile birlikte içilerek rahim bozuklukları ve çocukların yatak ıslatmaları vakalarında kullanılmıştır. Plantago major yaprakları; Malus sylvestris meyveleri; Cydonia oblonga meyveleri ve Urtica dioica yaprakları demlendiğinde astım, bronşit ve öksürük tedavisinde etkilidir.
Türk Uygarlığındaki yeri#
Alma (الم), bitkilerin Türkçe adıdır. Metinlerimizde bitkilerin Arapçadaki karşılığı olan tuffâh (تفاح) kelimesi de kullanılmıştır. Günümüzde de yaygın olarak bilinen, yetiştirilen ve tüketilen bir bitkidir.
Dioscorides, ham meyvesinin büzücü olduğunu kaydetmiştir. Yelü Chucai, Almalık şehrinin adını, şehirde bol miktarda alma bağı bulunmasından kaynaklanığını; İbn Varrâk, büzücü etkisinin bulunduğunu; Îsâ bin Mâsa, susuzluk giderici, kabızlık giderici ve kusma engelleyici olduğunu; Râzî, kalbe faydalı olduğunu ancak unutkanlık yaptığını; Süfyan el-Endülüsî, ekşi elmanın tembelliğe neden olduğunu ancak pişmiş tatlı elmanın ağrı dindirdiğini; Şerîf, zehirli hayvan ısırması vakalarında kullanıldığını; İbn Zühr, kokulu almanın halsizlik ve zihinsel rahatsızlıklar vakalarında kullanıldığını, beyni ve kalbi güçlendirdiğini kaydetmiştir.
Bitki Anadolu’da, bademcik iltihabı, mide hastalıkları, baş ağrısı, kalp hastalıkları, ishal, sıtma, organların yerinden oynaması, veba, melankoli, akrep sokması, yılan sokması, dil rahatsızlıkları, göz ağrısı ve dizanteri vakalarında kullanılmış, bitkiden müshil, ateş düşürücü, panzehir, kusma engelleyici, iltihap giderici, susuzluk giderici, sindirici, kalbi güçlendirici ve iştah açıcı olarak faydalanılmıştır. Ayrıca kuşlarda yara iyileştirici olarak başvurulmuştur. Alma, şerbet yapımında kullanılmış, taze olarak tüketilmiş ve tuffâhiyye adı verilen yemeğin tarifine girmiştir.
İslam tıbbı#
Almanın tüketimi ile ilgili verilen tavsiyeler arasında, eylül ayında tüketmenin faydalı olduğu, banyodan önce yenilmesi gerektiği ve öğün kaçıranlarda baş ağrısı olduğunda bir lokma ekmek alma şerbeti ile ıslatılarak alınması yer almaktadır. Genel itibarla Anadolu’da alma tüketmek faydalı olarak görülmüştür. Kazvînî’nin eserinde yer verdiği şu hikâyede de bu durumu açıkça görüyoruz: Ölüm döşeğinde olan Aristo’dan nasihat istemişler, O da “Söyleyecek halim yok, alma getirin ki gücüm yerine gelsin” demiş.
Tâbirnâmelerde meyve görülmesinin yorumlanmasına dair genel ilke, alma için de geçerlidir. Rüyada elma görmenin erkek çocuk sahibi olmak anlamına geldiği, ekşi elma yemenin ise üzüntü, düşmanlık gibi sonuçlar doğuracağı belirtilmiş, ayrıca fal amaçlı kullanılmıştır. Alma, Âdem’in cennetten çıkarken Allah’ın yanına verdiği bitkilerin içinde zikredilmektedir. Züleyhâ’nın yanağı almaya benzetilmiş, ayrıca Yûsuf’u gören Mısır kadınlarının alma yerine ellerini kestikleri aktarılmıştır. Bu hikâye çok sayıda kaynağımızda yer almaktadır ancak bazı metinlerde alma ile ilgili verilen pratik bilgiler arasında, fidesine bal sürüldüğünde ağaç zararlılarının gelmeyeceği, fidesine kırmızı gül suyu sürüldüğünde meyvesinin kırmızı olacağı, dövülmüş yaprağından elde edilen suyun yılan ve akrep sokma vakalarında etkili olduğu aktarılmıştır.
Metinlerimizden, mayıs ayında yıldırım olduğunda alma hasadının düşük olacağını, ayrıca Şîraz şehrinde üretilen almaların yarısının tatlı yarısının ekşi olduğunu öğreniyoruz. Alma Türk şiirinde de yaygın olarak kullanılmıştır ve çoğunlukla sevgilinin yanağına benzetilmiştir. Ayrıca bir atasözümüzde de şöyle geçmektedir: “Bir almayı bir akçaya soy bin armıdı bir akçaya soyma”.
Bu maddeye Malus domestica taksonu da dâhildir. © Doğan, Hüseyin (2023). Anadolu Türk Uygarlığında Bitkiler (XIII-XV. yy.). Yayımlanmamış Doktora tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, s.136-138.






