Vigna unguiculata (Karnıkara)
Vigna unguiculata (Karnıkara) börülce adıyla bilinen ve özellikle Güneybatı Anadolu'da yaygın olarak yetiştirilen meşhur bir sebzedir.
- 1
Çiçek
Vigna unguiculata: 08/07/2024; Yenikent; 138 m.; bahçe. © Hüseyin Doğan
- 2
Bögrülce
Ortaçağ'dan bögrülce çizimi.
- Alem:
Plantae
- Takım:
Fabales
- Aile:
Fabaceae
- Cins:
Vigna
- Literatür:
Repert. Bot. Syst. 1: 779 (1843).
- Yazar:
(L.) Walp.
- Dağılım:
- Sıra:
- Eşadlar:
- Kayıtlar:
Vigna unguiculata (Karnıkara), Baklagiller ailesine bağlı Börülce cinsinden genellikle 130 ila 200 cm büyüyebilen tırmanıcı, tüysüzce ve tek ya çok yıllık bir bitkidir.
Tanımı#
Yandan uzanan köklerle desteklenen gelişmiş bir kazık kök sistemine sahiptir. Yapraklar almaşlı dizilişlidir. Sapı 15 ila 25 cm uzunluğundadır. Yaprakçıklar 5 ila 15 cm uzunluğunda ve yumurtamsı mızraksıdır. Çiçek durumu salkım halinde ve 2 ila 12 adet çiçeklidir. Çanak 7 ila 8 mm uzunluğundadır. Taç 2 ila 2,5 cm uzunluğunda, beyaz, soluk sarı, mor, pembe ya da kırmızı renklidir. Meyve 15 ila 70 cm uzunluğunda, 0,5 ila 1 cm genişliğinde, şeritsi, kısa havlı ya da tüysüzce ve sarkıktır. Tohumlar 3,5 ila 5 mm uzunluğunda, pürüzsüz ve arillidir. 1. Meyve 15 ila 30 cm uzunluğunda ise subsp. unguiculata; meyve 30 ila 70 cm uzunluğunda subsp. sesquipedalis taksonudur. Dilimizde börülce ve karnıkara adları ile bilinmektedir.
Gözlem bilgileri#
Bitki doğal olarak Afrika kıtasında yayılış gösterir. Ancak günümüzde dünyanın büyük bölümünde yetiştirilmektedir. Bahçeler ve tarlalarda görülmektedir. Umumiyetle mayıs ve haziran ayları arasında çiçek açmaktadır. Bitkiyi deniz seviyesinden 1000 metreye kadar olan rakımlarda Derince ilçesinde gözlemlemek mümkündür.
Etimoloji#
Cins adı Antik Yunanca sarmaşık anlamına gelir, Vitis cinsi ile aynı köke sahiptir. Bitkilerin tırmanıcı yapılarına dikkat çekmektedir. Epitet Latince kabzalı anlamına gelmektedir ve olasılıkla meyve yapısına işaret etmektedir. Özgün tanımda bu “Dolichos leguminibus capitatis subcylindraceis, apice recurvo concavo” olarak belirtilmiştir.
Kullanımı#
Özellikle tohumları için yetiştirilen, tek başına pişirilip yenebilen ayrıca diğer sebze ve baharatlarla karıştırılabilen bir üründür. Tohumlar öğütülerek un haline getirildikten sonra soğan ve baharatlarla karıştırılarak yenilmektedir. Bunun yanında tohumlar kavrularak da tüketilmektedir. Yaprak ve meyve kabukları da haşlanarak ya da kızartılarak servis edilmektedir. Protein açısından zengin olması nedeniyle otçul hayvanlara da verilmektedir. Yine tohumlar kurutularak kahve ikamesi olarak içilmektedir.
Yaprakları ve tohumları cilt enfeksiyonlarına lapa halinde uygulanmış, yapraklar diş ağrısını hafifletmek için çiğnenmiş ve toz haline getirilmiş tohumlar böcek sokmalarına sürülmüştür. Ayrıca köklere epilepsi, göğüs ağrısı, kabızlık tedavisinde başvurulmuş ve yılan ısırıklarına karşı panzehir olarak kullanılmıştır. Bunun yanında yaprakları ezilerek kemik kırılması vakalarında sarılmıştır.
Türk Uygarlığındaki yeri#
Bögrülce (بوكزولجه) bitkinin Türkçe adıdır. Bitki için zaman zaman Antik Yunancadaki karşılığı olan lobia (λόβια)’dan çekilen lûbiyâ (لوبيا) kelimesi de kullanılmıştır. Halîmî, hubûb cinsinden bir bitki olup decer, bögrülce ve lubiyâ adları ile bilindiğini ifade etmiştir.
Dioscorides, tüketildiğinde idrar söktürücü olmakla birlikte kâbuslara neden olduğunu; İbn Varrâk, mide için zararlı olduğunu; Râzî, tek başına tüketmenin mide için uygun olmadığını kaydetmiştir. Bu uyarı bakla için de yapılmıştı, iki bitkinin hayli yakın olmasının genel bir kabule neden olmuş olabileceği akla gelse de doğrusu tüketilmelerinin sindirim sistemi üzerinde baskı kurması ile ilgilidir.
Bitki Anadolu’da eklem ağrıları, kadın hastalıkları, akciğer hastalıkları, baş ağrısı, göğüs hastalıkları ve gut tedavisinde kullanılmış, cinsel istek arttırıcı, kilo aldırıcı, âdet söktürücü ve idrar söktürücü olarak faydalanılmış, ağır işte çalışanlara tüketmeleri önerilmiştir. Rüyada bögrülce görmek kedere yorulmuştur.
© Doğan, Hüseyin (2023). Anadolu Türk Uygarlığında Bitkiler (XIII-XV. yy.) Yayımlanmamış Doktora tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, s.233-234.