Quercus (Meşe)

Tanımı

Yaprak dökücü ya da her dem yeşil çalı ve ağaçlardan oluşan bir cinstir. Tomurcuklar sarmal biçiminde dizilidir. Yapraklar sapsız ya da saplı, kenarları dişli, loblu ya da nadiren düzdür. Cins kuzey yarımküreye özgüdür.

Etimoloji

Cins adının etimolojisi açık değildir. Meşe ağaçları için kullanılan Latince orijinli bir kelimedir.

Kocaeli’ndeki türler
Tarihi

Zeus (Jüpiter) genellikle başında bir meşe dalı tacı ile tasvir edilmiştir. Bu nedenle Meşe ağaçları Zeus’un kutsal ağacı olarak bilinir ve saygı duyulurdu. Çok sayıda Hint-Avrupa milleti meşeyi yıldırım tanrısı (meşe ağaçları, aynı yükseklikteki diğer ağaçlara göre daha fazla yıldırım çeker) ile özdeşleştirmiş ve ona tapmıştır. Günümüzde çok sayıda devletin ya da bölgenin bayrak ve/veya armalarında meşe sembolü görülür. Kelt, Slav ve İskandinav mitolojilerde önemli tanrı figürleri doğrudan meşe ile bağlantılıdır. Roma uygarlığında ilk insan meşe ağacından doğmuştur. Meşe, İskandinav, Peloponez ve Yunan mitolojilerindeki dişbudak ağacının yerini almıştır. Dahası, meşe palamutlarının buğday ve arpa gibi tahıllar yaygınlaşmadan önce öğütülerek ekmek yapımında kullanılması da bu hikaye ile desteklendi. Doğurmuş ve meyveleri ile doyuruyordu. Benzer bağıntı Alman mitolojisinde de vardır ve hatta bizdeki “seni leylekler getirdi” cümlesine benzer bir biçimde, anneler çocuklarına “seni ağaçtan aldık” der. Antik Yunanca meşe yapraklarının rüzgarda çıkardıkları ses yorumlanarak geleceğe dair öngörüde bulunulurdu. Meşe tacı Roma uygarlığında askeri cesarete dayalı olarak verilen önemli nişanlarda biridir. Sezar, “devleti kurtardığı” için Senato tarafından meşe tacı ile taltif edilmiştir. İmparatorların saraylarının kapısına meşe yapraklarından oluşturulmuş bir çelenk asılırdı (Günümüzde özellikle batı ülkelerinde yeni yıl gelmeden önce kapılara benzer şekilde çiçeklerden oluşturulmuş çelenkler asılır). Kelt kültüründeki en önemli ağaçtır. Kelt din adamları ile meşe ağaçları Keltçede aynı kelime ile karşılanırdı. Grimm Masallarında, elflerin meşe ağaçlarında yaşadığı kaydedilir. Bitki misafirperverliği simgeler. Plinius: Kıtlık zamanlarında un haline getirilerek ekmek yapımında kullanılır. Meşe palamudu külde közlenirse tadı daha lezzetli olur. 12 Levha Kanunlarına göre, sahibi olmadıkları meşe ağacının palamutları kendi arazisine düşen vatandaşlar bu palamutları toplayabilir. Birçok türü mevcuttur. Bunlar meyvelerinden, habitatlerinden, cinsiyetlerinden ve tatlarından ayırt edilir. Bazıların meyvesi kayın ağacının meyvesine benzer. Bunlardan bazıları ormanlık alanlarda görülürken bazıları da ekili alanlarda görülür. Cornelius Alexander’a göre, Sakız adasındaki halk kuşatıldığında, kuşatmaya bu meyveleri yiyerek direnmiştir. Meşe ağacının yaprakları şeklinde yapılan taç savaş kahramanlarına verilecek en değerli nişandı. Bu aynı zamanda imparatorluk şefkatinin de amblemiydi. Bunun yanı sıra bir şehir kuşatıldığında duvarı ilk aşan askere taretlerle süslenmiş altından yapılma mural tacı, siperlerin üzerinden ilk atlayan askere palisades ile süslenmiş altından yapılma vallar tacı, zafer kazananlara corona aurea ve deniz zaferi kazananlara gemi burnu ile süslenmiş altından yapılma rostrate tacı verilirdi. Korsanlara karşı kazanılan zaferlerden sonra Marcus Terentius Varro tarafından Gnaeus Pompeius Magnus’a ve Gaius Julius Caesar tarafından Marcus Vipsanius Agrippa’ya bu taçtan takılmıştır. Roma’dan önce bu tür taçlar insanlara değil tanrılara sunulurdu. Athenaeus ve Quintus Fabius Pictor’a göre ilk taç takan Janus idi. Roma’da bu tacı takan ilk kişi üçüncü kral Tullus Hostilius’un dedesi olan Hostus Hostilius’tur ve Fidense’ye girmesinin ödülü olarak tacı bizzat Romulus takmıştır. Başlangıçta taç için Quercus ilex (pırnal meşesi) tercih edilirken daha sonra aesculus yaprakları tercih edilmeye başlandı. Taçlar kanunla korunuyordu, taç alan kişi hayatının gereği kalanında bu tacı takar ve bu hak kanunla koruma altındadır. Hem Mısır, hem de İspanya’da meşe palamutları toz haline getirilerek ekmek yapımında kullanılırdı. Palamutlar ayrıca kül içinde közlenerek de tüketilirdi (Kayın ağacının meyvesi de bu kapsamda kullanılıyor olabilir). Meşe ağacını palamutları ağacın sahibi olmayanın arazisine düştüğünde, palamutların arazi sahibinin olduğuna dair bir kanun maddesi vardı. En iyi odun kömürü genç meşe ağaçlarından elde edilir. Kare şeklinde kesilmiş kütükler çamurla sıvanarak sıkı bir biçimde istiflenir ve bir baca şekli verilir. İstif daha sonra yakılır, yavaş yavaş sertleşen çamur tabakası uzun sopalara yardımıyla kesilir ve böylece ahşabın neminin buharlaşması sağlanır. Meşe ağaçlarının köklerinde mantar bulunur ve ayrıca ağaçlarda cennetten düşen bal gibi bir gıda da bulunur (Söz konusu gıda muhtemelen kudret helvasıdır. Kavram Kur’an’da da geçer ve çölde kalan İsrailoğulları bir süre bıldırcın eti ve kudret helvası ile beslenmiştir). Bahse konu helva ya bir liken türüdür ya da çeşitli böceklerin ağaç üzerinde bıraktıkları şekerli kalıntılardır. Meşe kabuğundan elde edilen malzeme gemilerin çapalarının halatlarına ya da balıkçı ağlarına şamandıra olarak takılır. Bu fıçılar için de kullanılır ve ayrıca kadınların kışlık ayakkabılarının yapımı için kullanılır. Bu nedenle Yunanistan’da kadınlara “ağaç kabuğu” derler. Roma’da da kadınlar kendilerini uzun göstermek için ayakkabı tabanlarının altına meşe mantarı koyardı. Roma duvarları, Epir kralı Pirus’un İtalya’yı işgal girişimine karşı kayın ve meşe ağaçlarından elde edilen padavralar ile kapatılırdı.