Site icon Kocaeli Bitkileri

Platanus orientalis (Çınar)

Platanus orientalis

Platanus orientalis: 21/04/2021; İzmit Sahili; 5 m.; deniz kenarı. © Hüseyin Cahid Doğan.

Türk Uygarlığındaki yeri

Çenâr (چنار), bitkinin Farsçadaki karşılığıdır. Metinlerimizde bitkinin Süryanicedeki karşılığı olan dulba (ܕܘܠܒܐ)’dan muharref, dulb (دلب) kelimesi de kullanılmıştır. Hem Halîmî hem de Silkü’l-Cevahir, dulb kelimesinin karşılığı için çenârı önermiştir. Dioscorides, göz rahatsızlıkları, diş ağrısı, yılan ısırması ve ödem vakalarında kullanıldığını, yanık iyileştirici ve iltihap giderici olarak faydalanıldığını aktarmıştır. Plinius, Likya’daki bir çenâr ağacının içinde Licinius Mucianus’un maiyetinden on sekiz kişi ile birlikte yemek yediğini,

Jüpiter ile Europa’nın Girit adasında yapraklarını dökmeyen bir çenârın altında birlikte olduklarını yazmıştır. Çenâr ağacı yapraklarını döker, buradaki ifadeyi ağaca kutsiyet atfedilmesi perspektifinden değerlendirmek gerekir. Gâfikî, burun kanamasını durdurduğunu, tütsüsünün böcek kovucu olduğunu; İbn Samcûn, deri tabaklamak için kullanıldığını ifade etmiştir. Ahî Çelebi, dumanının kirpileri uzaklaştırdığını belirtmiştir.

Ayrıca, diş ağrısı, vahi hayvan ısırması, verem, diz şişi ve göz şişi vakalarında kullanılmış, yara iyileştirici ve yanık giderici olarak faydalanılmıştır. Rüyasında çenâr gören kişinin cephede olan oğlu ya da kocası hakkında iyi haberler alacağına yorulmuş, ayrıca fal bakmak için de başvurulmuştur. Çenârın Türk şiirinde kullanımı büyük ölçüde sevgilinin boyuna benzetilmesi ile sınırlıdır ve genellikle serv ile birlikte kullanılmıştır.

Yaprağının yarasa kovucu olduğu, yumurtalarının yarasalar tarafından yenilmesini istemeyen doğan ve kerkenez gibi yırtıcıların yuvalarını çenâr ağacına yapmalarının yanı sıra, saksağanın da yarasaları uzak tutmak için yuvasına çenâr yaprağı koyduğu belirtilmiştir. Gececil bir hayvanın, üstelik bir yırtıcının yuvasındaki yumurtalara göz dikebilme ihtimali bizce çok olası değildir. Dahası, yarasaların diyetinde yumurtanın bulunmadığını biliyoruz.

© Doğan, Hüseyin (2023). Anadolu Türk Uygarlığında Bitkiler (XIII-XV. yy.) Yayımlanmamış Doktora tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, s.269-271.

Tarihi

Çınar ağacının yaprakları şarapla kaynatılarak göz akıntısı, şişliği ve iltihabına uygulanır. Sirke ile kaynatılan kabuğu diş ağrısını giderir. Küresel çiçek kurulu tazeyken yılan tarafından ısırılanlara şarapla birlikte verilir. Süetle sürüldüğünde yanıkları iyileştirir. Ancak yaprak ve çiçek kurulunun ince tüyleri göz ve kulağa kaçarsa görme ve işitme duyularına zarar verir. DI 1-79.

İtalya’ya getirilen ilk egzotik ağaçtır ve İyon denizindeki Diomedes adasından önce Sicilya’ya sonra da İtalya’ya getirilmiştir. Günümüzde Morini (günümüzde güney Belçika’ya tekabül eden bölge) ülkesine kadar yayılmıştır. Sicilyalı tiran Dionysius I of Syracuse, sarayını bu ağaçlar ile süslemişti, daha sonra bu alan kolezyuma dönüştürüldü. Çınar ağacının üzerine şarap dökülerek gelişmesi sağlanır (Bu bilgi doğru değildir, aksine gelişimini durdurur). Bazı örnekleri o kadar büyüktür ki gövdelerinde ev büyüklüğünde oyuklar oluşur. Hatta Licinius Mucianus, Likya’daki bir çınar ağacının içinde on sekiz kişilik bir ziyafet vermiştir. İmparator Kaligula da böyle bir ağacın içinde ziyafet verirdi ve bu ağaca “yuva” derdi. Girit adasındaki bir çınar ise yapraklarını hiç dökmez, bu ağacın Jüpiter ile Europa’nın altında birleştiği ağaç olduğuna inanılır. Roma’daki gelişmiş budama sanatı sayesinde bazı bodur örnekleri de görülür. Hatta Augustus’un arkadaşı C. Matius Calvena, bunlardan çardak yapmayı icat etmiştir. Roma’da çınar ağacının üzerine şarap döküldüğünde köklerinin büyük ölçüde güçlendiği keşfedildi, böylece ağaçlara da şarap içmeyi öğrettik (John Bostock, ağaçlara şarap dökmenin Plinius’un söylediğinin aksine, gelişimlerini olumsuz etkilediği ifade eder. Macrobius’a göre bu aptallığın suçlusu Hortensius’tur). PL 12-3-4.

Büyük hayranlıkla kendilerinden bahsedilen ilk çınarlar, Atina’daki Platon’un ders verdiği Akademi’nin yürüyüş yoluna dikilenlerdir. Bunların kökleri otuz üç arşın boyundaydı ve dalların çok uzağına kadar yayılmıştı. Günümüzde, Likya’da, canlandırıcı bir serinliğin kaynağı olan çeşmenin yakınlarında meşhur bir çınar vardır. Yola yakındır, her biri sıradan bir ağaç büyüklüğünde dalları vardır ve gövdesinde bir tür ev oluşturan boşluk vardır. Burada, pomza bezeli ve üzeri yosun tutmuş taştan yapılmış koltuklar bulunur. Konsül Licinius Mucianus’un, Likya legatusu olduğu dönemde maiyetindeki on sekiz kişiye birlikte ağacın içinde ziyafet verdiği aktarılır. Başka bir ilginç örnek Caligula’dan rivayet edilir. Veliternum’da gördüğü bir çınara o kadar hayran kalmış ki, konuklarını ‘yuva’ adını verdiği çınarda ağırlarmış. Girit adasında Yunan ve Roma yazınlarında uzun süredir hayranlıkla bahsedilen yalnız bir çınar daha vardır. Bu çınarın yaprakları dökülmez ve Jüpiter ile Europa bu ağacın altında yatmıştır (çınarın yaprakları dökülür, burada bir tür mucizeye atıfta bulunuluyor). Buradaki insanlar bu ağacın sürgünlerini alarak çeşitli yerlere diktiler ancak yetişen bu ağaçların tamamı, anaç bitkinin aksine yapraklarını döktü. Gerçi, çınarın yazın güneşin ışınlarından korunmak için yapraklarına ihtiyacı vardır ancak kışın bu gerekli değildir. PL 12-5.

İtalya’da boyları küçük olduğu için bodurçınar adı ile bilinen çınar ağaçları da vardır. Bu ağaçlar özel bir dikim ve budama yöntemiyle elde edilir. Sezar ve Augustus’un arkadaşı olan Matius Calvena ağaçlardan çardak yapma sanatını icat etti. Platanus kelimesi, Antik Yunanca geniş anlamına gelen platos kelimesinden gelmektedir ve dalların genişliğine işaret eder. PL 12-6. Çınar ağacının yaprakları şarapla kaynatılarak göz akıntısı, şişliği ve iltihabına uygulanır. Sirke ile kaynatılan kabuğu diş ağrısını giderir. Küresel çiçek kurulu tazeyken yılan tarafından ısırılanlara şarapla birlikte verilir. Süetle sürüldüğünde yanıkları iyileştirir. Ancak yaprak ve çiçek kurulunun ince tüyleri göz ve kulağa kaçarsa görme ve işitme duyularına zarar verir. PL 1-79.

Tanımı

30 metre büyüyebilir. Gövde ve dallar açık gri veya yeşilimsi gri renklidir. Açık yeşil yapraklar elsi, 5 ila 7 lobludur. Lobları çok derin, orta damara kadar ulaşan oyuntuları vardır. Bunların uzunlukları enlerinden daha fazla olduğu gibi, uçları da sivridir. Kenarları gelişi güzel kaba dişli veya düzdür. Tam gelişmiş yaprağın alt yüzü hemen hemen tüysüzdür. Genişliği 10 ila 20 cm’ye ulaşan yaprağın 3 ila 8 cm uzunluğunda dip tarafı huni gibi genişleyerek tomurcuğu içerisinde saklayan bir sapı vardır. 2 ila 2,5 cm çapındaki birleşik meyveden 2-6 tanesi uzun bir sap üzerinde yer alır. Tohumlar ekim ve şubat aylarında olgunlaşır. Çiçekler tek evciklidir. Hızlı büyüyen bir türdür. Yerleşik ağaçlar kuraklığa dayanıklıdır. Uzun ömürlü bir bitkidir ve süs olarak kullanılır.

Gözlem bilgileri

Bitki doğal olarak Avrasya’da yayılış gösterir. [Harita, Sinonimler, Herbaryum] Dere kenarında ya da peyzaj bitkisi olarak park, bahçe ve otoyol kenarlarında görülür. İl genelinde yaygın olarak gözlemlenmiştir. Nisan ve mayıs ayları arasında çiçek açar. Deniz seviyesinden 1100 metreye kadar olan rakımlarda gözlemlenebilir.

Türkçe adları

Dilimizde çınar, beledan, biladan, buladan, çaymığ, çaynuğ, çilbirtir, gavlağan, gavlan, kavlağan, kavlağın ve kavlan adları ile bilinmektedir.

Etimoloji

Cins adı Antik Yunanca geniş anlamına gelir. Ağacın geniş dallanmasına işaret eder. Dilimizdeki çınar kelimesi Sanskritçe cinar (चिनार) kelimesinden gelmektedir. Tür adı Latince doğulu anlamına gelir. Türün, batı çınarına göre (Platanus occidentalis) yayılış alanına işaret eder. Özgün tanımda bu “Habitat in Asia, Tauro, Macedonia, Atho, Lemno, Creta, locis riguis” olarak belirtilmiştir.

Tıp

Taze yapraklar oftalmi tedavisinde kullanılır. Yapraklarından yapılan krem, yara ve mantar hastalığında kullanılır. Kabuğu kaynatılarak ishal, dizanteri, fıtık ve diş ağrısında kullanılır.

Bilgi

Dal ve köklerinden kumaş boyası elde edilir.

Fotoğrafları

Exit mobile version