Juglans regia (Ceviz)

derleyen:

Uyarı: Site sahibi, sitede yer verilen her türden bilginin uzman görüşüne dayandırılmaksızın kullanılmamasını şiddetle tavsiye eder.

Özet

Juglans regia (Ceviz) ekonomik değeri hayli yüksek olan ve dünyanın büyük bölümünde yetiştirilen meşhur bir bitkidir.

Hiyerarşi

Plantae

Bitkiler

Fagales

Kayın takımı

Juglandaceae

Cevizgiller

Juglans

Ceviz

Türk Uygarlığındaki yeri

Cevz (جوز), bitkinin Arapçadaki karşılığıdır. Metinlerimizde bitkinin Farsçadaki karşılığı olan koz (قوز) kelimesi de kullanılmıştır. Dioscorides, sindirimi zor ve mideye zararlı olduğunu öne sürdüğü meyvesinin baş ağrısına neden olduğunu, saçkıran, meme iltihabı, insan ve köpek ısırması vakalarında kullanıldığını, zehirlere karşı etkili olup parazit düşürücü olarak faydalanıldığını; yağına yüz lekesi, çil ve kulak ağrısı ile kulak çınlaması hallerinde başvurulduğunu ve bağırsakları temizlediğini; Plinius, tohumunun ince ve kalın olmak

üzere iki yapı tarafından korunuyor olması nedeniyle evlilik törenlerinde geline ve damada verildiğini; meyvenin olgunlaşmamış yeşil kabuğunun (palea) yünleri ve saçları boyamak için kullanıldığını aktarmıştır. İbn Varrâk, sindiriminin zor olup susuzluğa neden olduğunu; İbnü’l-Baytâr, diş etlerini güçlendirdiğini; İbn İmrân, meyvesinin görme bozuklukları, kabuğunun ise idrar kaçırma vakalarında kullanıldığını; Şerîf, meyvenin kabuğu yeşilken saçları siyahlatıcı etkisi olduğunu, ayrıca yara ve cilt rahatsızlıklarına uygulandığını, ağacın

altında uyumanın kilo kaybına neden olduğunu, yağla dolu bir kavanoz yaprakları dökülürken ağacın altına gömülüp, meyveler olgunlaşmadan önce çıkartıldığında kusursuz bir şekilde saçları siyaha boyadığını ve kralların bunu kullandığını aktarmıştır. Bitkinin bilimsel adındaki regia, Latince kral anlamına gelir ancak bu hadise ile ilgisi var mı bilmiyoruz. Yunanca metinlerde meyve, imparator cevizi (κάρυα βασιλικά) adı ile geçmektedir ve bunu kabuklu meyvelerin meliki olarak da tercüme etmek mümkündür.

İslâm tıbbı

Mecûsî, yağının yüz felci vakalarında kullanıldığını; Şerîf, kalça ağrısını giderdiğini ve bitleri öldürdüğünü yazmıştır. Ravigupta, cinsel gücü arttırıp kilo aldırdığını; Çaraka, balâdur zehirlenmesinin panzehiri olduğunu yazmıştır. Âdem’in cennetten çıkarken Allah’ın yanına verdiği bitkilerden biri olduğuna inanılan ve nirbac adlı yemeğin tarifine giren cevz Anadolu’da, ödem, kadın hastalıkları, kuduz, diş rahatsızlıkları, göğüs hastalıkları, mide ağrısı ve boğaz şişi vakalarında kullanılmış, saç boyayıcı, parazit düşürücü, sperm arttırıcı, panzehir ve cinsel haz arttırıcı olarak faydalanılmış, atlarda dil şişmesi ve kuşlarda kireçlenme tedavisinde başvurulmuş, ıglıg yapımında kullanılmıştır.

Ağacının bulunduğu yerde uzun süre kalınmaması ve evlerin yakınına dikilmemesi önerilmiş, gölgesinde oturan kişinin sıtmaya yakalanacağı iddia edilmiştir. Bitki ile ilgili bu olumsuz görüşler rüya tâbirlerine de yansımış, rüyada görmek şerre yorulmuştur. Cevzin insana zararları başka bir kaynağımızda daha vâzıh ifade edilmiş, buna göre cevzin doğal yayılış alanı dışında yetiştirilmesi halinde zehirli olacağı ve bunun biyolojik savaş unsuru olarak kullanılabileceği belirtilmiş, ayrıca çocuk idrarında beş gün bekletildikten sonra ekilen cevzin meyvesinin kabuğu yumuşak olacağı bilgisi de paylaşılmıştır. Âşık Paşa’nın, sırasıyla kabuk, zar, tohum, yağ, öz olmak üzere beş kat olması bakımından ‘âleme ve insana benzediğini belirttiği cevz, fal bakmak için kullanılmış, ayrıca Mayıs ayında yıldırım olması halinde cevzin ziyan olacağı kehanetinde bulunulmuştur. Ceviz bir atasözümüzde ise şöyle yer bulmuştur: “Her yumrı koz olmaz”.

© Doğan, Hüseyin (2023). Anadolu Türk Uygarlığında Bitkiler (XIII-XV. yy.) Yayımlanmamış Doktora tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, s.258-260.

Antik Yunan

Ceviz yenildiğinde hazmı zordur, mideye zararlıdır, safra üretir, baş ağrısına neden olur ve öksürüğü olan kişilere önerilmemektedir. Aç karnına tarafından tüketilirse kusturucudur. Önceden kuru incir ve sedefotu ile yenirse ölümcül zehirlenmelerin etkisini azaltır. Aşırı tüketilirse bağırsak parazitlerini dışarı atar. İltihaplı göğüs ve burkulmalara bal ve sedefotu ile sürülmüştür. Köpek ve insan tarafından ısırılanlara soğan, tuz ve balla birlikte tatbik edilmiştir. Kabuğunda kavrulup göbeğe konursa koliğe iyi gelir. Kabuğu yakılarak şarap ve zeytinyağı ile yoğrularak sürülürse çocuklarda saçları gürleştirir ve kel bölgeleri onarır. DI 1-125.

Ceviz bütün olarak bakıldığında çam kozalağından küçüktür ancak tohumları hayli büyüktür. Doğa bu meyveye de özel bir iki katlı koruma bahşetmiştir, ilk tabaka dayanması için yumuşak bir yastıktır, ikincisi ise odunsu bir kabuk. Bu nedenle, yavrularını çeşitli şekilde koruduğu için ceviz evliliğe adanan bir simge olarak görülmüştür. Cevizin ilk isimleri persicum ve basilicon idi. Başka bir türü caryon adı ile bilinmektedir. Kokusunun keskinliği ile baş ağrısına neden olur. Cevizin yeşil kabuğu yünleri boyamak için kullanılmıştır. Meyveler ise henüz küçükken saçlara kırmızı bir ton vermek için uygulanmıştır.

Antik Roma

Bu, ceviz toplanırken elde bıraktığı lekeler sonrasında keşfedilmiştir. Ceviz durdukça daha yağlı hale gelir. Çeşitler arasındaki fark kabuğun sertlik ya da kırılganlığı, ince ya da kalınlığı ve tohumun büyüklüğü ile anlaşılmaktadır. Ceviz, birbirine yapıştırılmış iki parçalı bir tohumu bir örtü içine aldığı tek meyvedir. Kabuk aslında birkaç tekne oluşturur, tohum ise odunsu bir zarla dört parçaya ayrılacak biçimde gelişmiştir. Juglans adının hokkabazlık anlamına geldiğini söyleyenlerin yanı sıra Jüipter’in palamudu demek olduğunu da söylerler. PL 15-24.

Ceviz, pelinotu eklenerek sirke ile alındığında sarılığa iyi gelmektedir. Tek başına öksürük ve kan tükürmeye faydalıdır. Cevizin Yunanca adını (karya) başa ağırlık vermesi nedeniyle almıştır, ağacın kendisinden ve yapraklarından yayılanlar beyne kadar nüfuz eder, tohumu yenildiğinde de benzer etkiye sahiptir ancak fazla şiddetli değildir. En iyisi taze toplandığında yemektir. Çünkü kuruduğunda yağlanır, mideye zarar verir, hazmı zordur, baş ağrısına neden olur, öksürük ve kusma hali için kötüdür, sadece idrar güçlüğü vakalarında iyidir. Önceden yenirse zehrin etkisini yok eder, sedefotu ve zeytinyağı ile alınırsa farenjit için bir çaredir. Düzeltici olup soğanların lezzetini değiştirir. Biraz balla kulak iltihaplarına uygulanır.

Burkulma ve meme rahatsızlıklarında sedefotu ile kullanılmıştır. Soğan, tuz ve balla insan ve hayvan ısırıklarına sürülmüştür. Meyve kabuğu çürük dişleri dağlamak için kullanılmıştır. Bu kabuklar yakılır ardından zeytinyağı ya da şarapta dövülürerek bebeklerin başı mesh edilirse saçları uzatır. Saç dökülmesinde de benzer şekilde kullanılmaktadır. Hatırı sayılı miktarda yenirse tenyaları atacağı yazılmıştır. Çok eski cevizler yara ve morluklara şifadır. Yaprakları sirke ile dövülürse kulak ağrısına iyi gelir. Gnaeus Pompeius Magnus, VI. Mithridatis’i yendikten sonra özel dolabında kendi el yazısıyla bir panzehir tarifi bulmuştur. Buna göre; iki kuru ceviz, iki incir, yirmi sedefotu yaprağı tuz taneleri eklenerek dövülür, bu karışım aç karnına içilirse gün boyu zehirlerden korunur. Marcus Aurelius düzenli olarak bu tarifi kullanmıştır. Aç bir kişi tarafından çiğnenerek sürülen ceviz tohumunun kuduz köpek ısırığını anında iyileştirdiği söylenir. PL 23-76.

Tanımı

Juglans regia (Ceviz) 25 metreye kadar büyüyebilen bir bitkidir. Kabuk gençken zeytin yeşili, yaşlı iken gümüşî gri renklidir ve parlaktır. Tomurcuklar pullu ve sapsızdır. Kalın silindirik, gri kahverengi, çıplak olan sürgünler üzerinde gözle görülebilecek büyüklükte ve çok sayıda beyaz kovucukları bulunmaktadır. Sürgün özü bölmelidir. Yaprak sapı izi üzerinde 3 adet iletim demeti izi görülmektedir. Tek teleksi olan yapraklar 22 ila 35 cm uzunluğundadır. 5 ila 9 yaprakçığa ayrılmıştır; aromatik kokulu yaprakçıklar eliptik ters yumurta ila yumurta şeklindedir, ucu küt veya hafif sivricedir, kenarı tamdır, her iki yüzü de çıplaktır, yalnız yaprakçıkların alt yüzünde damarların birleştiği yerde tüy demetleri mevcuttur. Yaprakçıklar orta damara karşılıklı dizilmiş olup 6-12 cm uzunluğundadır. Meyve, etli kabuğu dahil sonbaharda ağaçtan düşer. İnce kabuklu iri tohumların içi oldukça lezzetlidir. Meyvesi çekirdekli sulu meyve olup, ekzokarp yeşil renkli ve çıplaktır, 4 ila 5 cm çapındadır, takriben küre şeklindedir. Çiçekler tek evciklidir.

Gözlem bilgileri

Juglans regia doğal olarak Türkiye ile Pakistan arasındaki bölgede yayılış gösterir ancak ekonomik değeri nedeniyle günümüzde dünyanın büyük bölümünde yetiştirilmektedir. [HaritaSinonimlerHerbaryum] Bahçe, yol kenarı ve ormanlık alanlarda görülen bitki umumiyetle mayıs ve haziran ayları arasında çiçek açmaktadır ve bitkiyi deniz seviyesinden 1500 metreye kadar olan rakımlarda il genelinde gözlemlemek mümkündür.

Türkçe adları

Juglans regia dilimizde ceviz, koz ve yandak adları ile bilinmektedir.

Etimoloji

Cins adı Latince Jüpiter’in palamutu anlamına gelir. Cinsin Roma uygarlığında kutsal bir değeri vardı. Cinsin Türkçe adı olan ceviz Süryanice kaynaklıdır, muhtemelen yumru anlamına gelmektedir ve sert kabuklu meyveler için kullanılmıştır. Tür adı Latince krala layık anlamına gelir. Meyvesinin antikçağda hayli kıymetli olmasına işaret eder. Ayrıca batıya ilk defa Pers krallarının hediyesi olarak gelmiş olmasına da işaret eder.

Gıda

Juglans regia meyvesi protein, yağ, karbonhidrat, tiyamin (B vitamini), vitamin b6, manganez, bakır, magnezyum, fosfor ve çinko içerir. Çiğ ya da pişirilerek yenilmektedir.

Tıp

Antioksidan etkisi vardır. Beyin ve sinir sistemi üzerinde olumlu etkileri vardır. Saç ve cilt bakımında kullanılmıştır. Kemiklerde yaşanan mineral kayıplarını azaltır. Kalp ve damar hastalıkları sorunlarında faydalıdır. Ceviz yağı kan dolaşımını arttırır. Yaprağı; ağız yaralarına, bağırsak iltihaplarına iyi gelir. Bunun yanında ceviz suyu cilt lekelerini gidermede kullanılmıştır. Ayrıca kabuğu, soğuk algınlığı ve öksürüğe iyi gelir. Kanı temizleyici özelliği vardır.

Dikkat

Fotoğrafları


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir