Site icon Kocaeli Bitkileri

Cytinus hypocistis subsp. orientalis (İnekmemesi)

Cytinus hypocistis subsp. orientalis

Cytinus hypocistis subsp. orientalis: 02/06/2023; Zübeyde Hanım Ormanı; 470 m.; ormanlık. © Hüseyin Doğan

Tanımı

3 ila 8 cm büyüyebilir. Gövde genellikle toprağın altındadır. Kirpikli minik dişli üst brahte ve çiçek örtüsü hariç tüysüzdür. Yapraklar pul benzeri, 1,5 cm uzunluğunda ve 1 cm genişliğinde, dikdörtgensi yumurtamsı ya da eliptik, sarımsı ya da kırmızı renklidir ve bırahtelere geçişlidir. Çiçek kurulu yoğun başak, 5 ila 10 arası çiçekli, sarı renklidir. Çiçek örtüsü bölümü yumurtamsı dikdörtgensi, 11 ila 22 mm uzunluğunda ve 4 mm genişliğinde olup kalıcıdır. Çiçekler sarı renklidir. Meyve 1,2 cm uzunluğunda ve 1,2 cm genişliğindedir. Cistus creticus ve Cistus salviifolius türlerinin kökünde parazit olarak yaşar.

Gözlem bilgileri

Bitki doğal olarak Yunanistan ile Suriye arasındaki bölgede yayılış gösterir. [Harita, Sinonimler, Herbaryum] Ormanlık alanlar, çalılık ve makiliklerde görülür. Kandıra ilçesinde gözlemlenmiştir. Mart ve haziran ayları arasında çiçek açar. Deniz seviyesinden 400 metreye kadar olan rakımlarda gözlemlenebilir.

Türkçe adları

Dilimizde inek memesi adı ile bilinmektedir.

Etimoloji

Cins adı Antik Yunanca nar çiçeği anlamına gelir. Cins ile Punica granatum (nar) türünün çiçekleri arasında bağlantı kurulmuştur. Tür adı Antik Yunanca Cistus üzerinde anlamına gelir. Türün konukçu olarak laden türlerini tercih etmesine işaret eder. Alttür adı ise Latince doğulu anlamına gelir ve alttürün Avrupa’nın doğusunda görülmesine işaret eder.

Türk Uygarlığındaki yeri

Teke sakalı (تكه صقالى), aslında başka bir bitkinin, Tragopogon porrifolius’un Antik Yunancadaki adı olan tragopogon’un (τραγοπώγων) Türkçeye tercüme edilmiş halidir. Karışıklık bitkilerin Arapça adı olan ve teke sakalı anlamına gelen, lihyet elteys (لحية التيس) adında da devam etmektedir. İshâk bin Murâd, teke sakalının Yunancasının kostundûs olduğunu yazar. Hacı Paşa ise teke sakalının karşılığı olarak kıstındûs ismini kullanır. Kostundûs ya da kıstındûs, Cytinus hypocistis’in Antik Yunancadaki karşılığı olan hupokistidos (ὑποκιστίδος)’tan muharreftir, cistus üzerinde anlamına gelir ve bitkinin Cistus türleri köklerinde parazit olarak yaşamını sürdürmesine işaret eder.

Karışıklığı göstermek adına İbn-i Şerîf’in teke sakalı tanımının tamamını buraya alıyoruz. Paragraf, Tragopogon cinsi ile başlamakta, daha sonra sırasıyla Cistus ve Cytinus cinslerine değinmekte ve en sonunda yine Tragopogon ile bitmektedir: “iki dürlü olur biri saru çiçekli olur kendene yaprağına benzer incerek ucları sivri olur ve hem yerler ve südi olur bazıları yelmük derler ve ol bir nev‘ dahî iki dürlüdür kim biaynihî birbirine benzer ammâ bir nev‘i dahi olur kim gayet eyüsi oldur değme tabîb şimdiki asırda bilmez kati kâbızdır mazu gibi dil burur güzel rengi olur al renklü olur al renk içinde ağacının ak çiçeği olur ufacık gonce gonce olur evet açılmaz kuru olıcak kabkara olur yaşlıkda olan letâfet gider panbukluk derler bir ot olur bayırlarda ve taşlar aralarında biter hoş râyihası olur lâden anın üzerine yağar kızıl gül gibi çiçeği olur ortası saruca biaynihî ırakdan kızıl güle benzer ve ba‘zı yerde ak çiçeklü olur ortasu saruca yeşil yaprakları olur kış ve yaz yaprakları yeşildür alçacık ağaccıkları olur hûb râyihası olur dimâğ katî sever Sakız adasında ve Aydın ilinde çoktur gice ile ol ağacın üzerine çiy düşer ol çiyi cem‘ iderler lâden hâsıl olur ve Ağustos ayından gayrı zamânda cem‘ olmaz lihyetü’t-teys ol lâden ağacının dibinde biter kendü kökünden çıkar hilkatdür Tanrı’nın sun‘ından ol ağacın tabî’ati hâr ve yâbisdür bu dediğimiz nesne kim panbukluk ağacının kendü dibinden bitüb hâsıl olur tabî’ati bârid-yâbisdür kekredür dahi kâbızdır ta’âmı şâhiddür sovukluğa lâkin her panbukluk ağacının kökünde bitmez yirmi otuz kökde bir bulunur evvel bahârda bulunur ya bulunmaz yıl yağmurlu olduğı zamân anı istemek gerek zîrâ değme vakitde bulunmaz asıl tahkîk-i lihyetü’t-teys oldur tatvîl-i kelâmdan garez bu ki gayet gereklüdür şimdiki asırda etibbâ ortasında meşhûr lihyetü’t-teys teke sakalı ve yelmük dedikleri otdur kim saru çiçeklü kendene yaprakludur ve tatludur yinür kekre değildür galat iderler lihyetü’t-teysden matlûb kâbızlıkdır hattâ kitâblarda hâtûnları kız oğlan gibi bikr eder diyü zikr olunmuşdur hâcet olsa lâden ağacından isteyüb bulalar gül vaktinde cem‘ idüb saklıyalar”.

Bîrûnî’nin metninde karmaşa daha da belirgin hâle gelir, Saydana adlı eserinde heyûfakastîdâs maddesinde şöyle yazar: “O lihyatu’l-tais’dir. Razî şöyle der: “Bu yapraklar lihyat el-tais gibidir ve ondan özsuyu elde edilir. Rengi kırmızı ve siyahtır. Her ne kadar öz suyu lihyat el-tais olarak tanımlanırsa da onun lezzetinde hafif bir yakıcılık vardır. Onun bedeli salah’tır. İbn Masaveyh onun bedelinin zeytinin reçinesi olduğunu söyler.” İbni Sînâ’nın heyûfakastîdâs tanımında da karışıklık devam etmekte ve heyûfakastîdâs, lihyetü’t-teysin usaresi olarak açıklanmaktadır.

Dineverî’nin lihyet el-teys tanımı açık biçimde Tragopogon’a işaret eder: “At kuyruğu olarak da bilinir, pırasaya benzer yaprakları vardır, tüketilir ve suyu ilaç olarak kullanılır.”

Bizce karışıklığın nedeni Cistus bitkilerinden elde edilen lâden adlı reçinenin keşfi ile ilişkilidir. Bu çalılarla beslenen keçilerin sakalına yapışan reçine, çobanlar tarafından toplanmış, kozmetik ve tıbbî değeri bu sayede anlaşılmıştır. Bu keşif klasik antikite metinlerinde birden fazla kaynakta yer bulmuştur, muhtemelen bu dillerden Arapçaya yapılan tercümelerde, tercümanlar bunun bitkinin adı olduğunu düşünmüşler ve bu isim bütün ortaçağ metinlerine aynen korunmuştur. Râzî, hupokistidosun lihyet el-teysin usaresi olduğunu öne sürmüş; İbnü’l-Baytâr, karışıklığın Huneyn bin İshâk’ın Dioscorides’in eserini Arapçaya tercüme etmesi ile başladığını belirtmiştir: “Yunanca cistus anlamına gelen bu bitki, Huneyn’in, Dioscorides’in kitabından lihyet el-teys olarak tercüme ettiği bitkidir. Ben, Huneyn’in iki kelimeyi eşanlamlı kabul etmesine hayret ediyorum.”

Dioscorides, kayalık yerlerde yetişen bitkinin erkek olanın çiçeklerinin nar çiçeğine (rengine) benzediğini, dişinin ise beyaz renkli olduğunu belirtmiştir. Dizanteri vakalarında kullanılmış, yanık giderici ve yara iyileştirici olarak uygulanmıştır. Bu bitkilerin köklerinde büyüyen başka bir bitkinin suyu, kulunç, dizanteri, kan tükürme ve kadınlarda aşırı akıntı hallerinde başvurulmuştur.

Teke sakalı Anadolu’da, ishal, burun rahatsızlıkları, cilt hastalıkları ve kan tükürme vakalarında kullanılmış, yara iyileştirici, iltihap giderici, kanama durdurucu ve vajina daraltıcı olarak faydalanılmıştır.

© Doğan, Hüseyin (2023). Anadolu Türk Uygarlığında Bitkiler (XIII-XV. yy.) Yayımlanmamış Doktora tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, s.657-660.

Tarihi

Dioscorides 1-97: Kaya gülünün köklerinde nar çiçeğine benzeyen bir bitki büyür. Çiçeği bir kısmı turuncu-kahverengi, bir kısmı da beyazdır. Çiçekleri kurutulup ezildikten sonra ıslatılarak kaynatılır. İçildiğinde bağırsak rahatsızlıkları, dizanteri, kan kusma ve vajinal akıntıya iyi gelir.

Tıp

Büzücüdür. Dizanteri ve boğaz yaralarını tedavi etmek için kullanılır.

Fotoğrafları

Exit mobile version