Özet
Cytinus hypocistis subsp. orientalis (İnekmemesi) daima Cistus köklerinde görülen ve bahar aylarında çiçek açan parazit bir bitkidir.
Hiyerarşi
Tanımı
Cytinus hypocistis subsp. orientalis (İnekmemesi) genellikle 3 ila 8 cm büyüyebilen parazit bir bitkidir. Gövde genellikle toprağın altındadır. Kirpikli minik dişli üst brahte ve çiçek örtüsü hariç tüysüzdür. Yapraklar pul benzeri, 1,5 cm uzunluğunda ve 1 cm genişliğinde, dikdörtgensi yumurtamsı ya da eliptik ve sarımsı ya da kırmızı renkli bırahtelere geçişlidir. Çiçek durumu sıkı bir başak halinde, 5 ila 10 arası çiçekli ve sarı renklidir. Çiçek örtüsü bölümleri yumurtamsı ya da dikdörtgensi, 11 ila 22 mm uzunluğunda ve 4 mm genişliğinde olup kalıcıdır. Çiçekler sarı renklidir. Meyve 1,2 cm uzunluğunda ve 1,2 cm genişliğindedir. Cistus creticus ve Cistus salviifolius türlerinin kökünde parazit olarak yaşamaktadır.
Gözlem bilgileri
Cytinus hypocistis subsp. orientalis doğal olarak Yunanistan ile Suriye arasındaki bölgede yayılış gösterir. [Harita, Sinonimler] Ormanlık alanlar, çalılık ve makiliklerde görülen bitki umumiyetle mart ve haziran ayları arasında çiçek açmaktadır. Bitkiyi deniz seviyesinden 400 metreye kadar olan rakımlarda Kandıra ve İzmit ilçelerinde gözlemlemek mümkündür.
Türkçe adları
Dilimizde inek memesi adı ile bilinmektedir.
Etimoloji
Cins adı Antik Yunanca nar çiçeği anlamına gelir ve bu bağlamda çiçeklerinin Punica granatum (nar) çiçeklerini andırmasına işaret etmektedir. Tür adı Antik Yunanca Cistus üzerinde anlamına gelir. Türün konukçu olarak laden türlerini tercih etmesine işaret eder. Alttür adı ise Latince doğulu anlamına gelir ve açık bir şekilde alttürün Avrupa’nın doğusunda görülmesine işaret etmektedir.
Türk Uygarlığındaki yeri
Teke sakalı (تكه صقالى), aslında başka bir bitkinin, Tragopogon porrifolius’un Antik Yunancadaki adı olan tragopogon’un (τραγοπώγων) Türkçeye tercüme edilmiş halidir. Karışıklık bitkilerin Arapça adı olan ve teke sakalı anlamına gelen, lihyet el-teys (لحية التيس) adında da devam etmektedir. İshâk bin Murâd, teke sakalının Yunancasının kostundûs olduğunu yazar. Hacı Paşa ise teke sakalının karşılığı olarak kıstındûs ismini kullanır. Kostundûs ya da kıstındûs, Cytinus hypocistis’in Antik Yunancadaki karşılığı olan hupokistidos (ὑποκιστίδος)’tan muharreftir. Cistus üzerinde anlamına gelir ve bitkinin Cistus türleri köklerinde parazit olarak yaşamını sürdürmesine işaret eder. Karışıklığı göstermek adına İbn-i Şerîf’in teke sakalı tanımının tamamını buraya alıyoruz. Paragraf, Tragopogon cinsi ile başlamaktadır. Daha sonra sırasıyla Cistus ve Cytinus cinslerine değinmekte ve en sonunda yine Tragopogon ile bitmektedir:
Tabîb İbn-i Şerîf
“iki dürlü olur biri saru çiçekli olur kendene yaprağına benzer incerek ucları sivri olur ve hem yerler ve südi olur bazıları yelmük derler ve ol bir nev‘ dahî iki dürlüdür kim biaynihî birbirine benzer ammâ bir nev‘i dahi olur kim gayet eyüsi oldur değme tabîb şimdiki asırda bilmez kati kâbızdır mazu gibi dil burur güzel rengi olur al renklü olur al renk içinde ağacının ak çiçeği olur ufacık gonce gonce olur evet açılmaz kuru olıcak kabkara olur yaşlıkda olan letâfet gider panbukluk derler bir ot olur bayırlarda ve taşlar aralarında biter hoş râyihası olur lâden anın üzerine yağar kızıl gül gibi çiçeği olur ortası saruca biaynihî ırakdan kızıl güle benzer.
ve ba‘zı yerde ak çiçeklü olur ortasu saruca yeşil yaprakları olur kış ve yaz yaprakları yeşildür alçacık ağaccıkları olur hûb râyihası olur dimâğ katî sever. Sakız adasında ve Aydın ilinde çoktur gice ile ol ağacın üzerine çiy düşer ol çiyi cem‘ iderler lâden hâsıl olur ve Ağustos ayından gayrı zamânda cem‘ olmaz. Lihyetü’t-teys ol lâden ağacının dibinde biter kendü kökünden çıkar hilkatdür Tanrı’nın sun‘ından ol ağacın tabî’ati hâr ve yâbisdür bu dediğimiz nesne kim panbukluk ağacının kendü dibinden bitüb hâsıl olur tabî’ati bârid-yâbisdür kekredür dahi kâbızdır ta’âmı şâhiddür sovukluğa lâkin her panbukluk ağacının kökünde bitmez yirmi otuz kökde bir bulunur evvel bahârda bulunur ya bulunmaz yıl yağmurlu olduğı zamân anı istemek gerek zîrâ değme vakitde bulunmaz asıl tahkîk-i lihyetü’t-teys oldur.
tatvîl-i kelâmdan garez bu ki gayet gereklüdür şimdiki asırda etibbâ ortasında meşhûr lihyetü’t-teys teke sakalı ve yelmük dedikleri otdur kim saru çiçeklü kendene yaprakludur ve tatludur yinür kekre değildür galat iderler lihyetü’t-teysden matlûb kâbızlıkdır hattâ kitâblarda hâtûnları kız oğlan gibi bikr eder diyü zikr olunmuşdur hâcet olsa lâden ağacından isteyüb bulalar gül vaktinde cem‘ idüb saklıyalar”.
İslâm tıbbı
Bîrûnî’nin metninde karmaşa daha da belirgin hâle gelir. Saydana adlı eserinde heyûfakastîdâs maddesinde şöyle yazar: “O lihyatu’l-tais’dir. Razî şöyle der: “Bu yapraklar lihyat el-tais gibidir ve ondan özsuyu elde edilmektedir. Rengi kırmızı ve siyahtır. Her ne kadar öz suyu lihyat el-tais olarak tanımlanırsa da onun lezzetinde hafif bir yakıcılık vardır. Onun bedeli salah’tır. İbn Masaveyh onun bedelinin zeytinin reçinesi olduğunu söyler.” İbni Sînâ’nın heyûfakastîdâs tanımında da karışıklık devam etmekte ve heyûfakastîdâs, lihyetü’t-teysin usaresi olarak açıklanmaktadır.
Dineverî’nin lihyet el-teys tanımı açık biçimde Tragopogon’a işaret etmektedir. “At kuyruğu olarak da bilinir, pırasaya benzer yaprakları vardır, tüketilir ve suyu ilaç olarak kullanılır.”
Dioscorides
Bizce karışıklığın nedeni Cistus bitkilerinden elde edilen lâden adlı reçinenin keşfi ile ilişkilidir. Bu çalılarla beslenen keçilerin sakalına yapışan reçine, çobanlar tarafından toplanmış, kozmetik ve tıbbî değeri bu sayede anlaşılmıştır. Bu keşif klasik antikite metinlerinde birden fazla kaynakta yer bulmuştur. Muhtemelen bu dillerden Arapçaya yapılan tercümelerde, tercümanlar bunun bitkinin adı olduğunu düşünmüşlerdir. Böylece bu isim bütün Ortaçağ metinlerine aynen korunmuştur. Râzî, hupokistidosun lihyet el-teysin usaresi olduğunu öne sürmüştür. İbnü’l-Baytâr, karışıklığın Huneyn bin İshâk’ın Dioscorides’in eserini Arapçaya tercüme etmesi ile başladığını belirtmiştir. “Yunanca cistus anlamına gelen bu bitki, Huneyn’in, Dioscorides’in kitabından lihyet el-teys olarak tercüme ettiği bitkidir. Ben, Huneyn’in iki kelimeyi eşanlamlı kabul etmesine hayret ediyorum.”
Dioscorides, kayalık yerlerde yetişen bitkinin erkek olanın çiçeklerinin nar çiçeğine (rengine) benzediğini, dişinin ise beyaz renkli olduğunu belirtmiştir. Dizanteri vakalarında kullanılmış, yanık giderici ve yara iyileştirici olarak uygulanmıştır. Bu bitkilerin köklerinde büyüyen başka bir bitkinin suyu, kulunç, dizanteri, kan tükürme ve kadınlarda aşırı akıntı hallerinde başvurulmuştur.
Teke sakalı Anadolu’da, ishal, burun rahatsızlıkları, cilt hastalıkları ve kan tükürme vakalarında kullanılmış, ayrıca yara iyileştirici, iltihap giderici, kanama durdurucu ve vajina daraltıcı olarak faydalanılmıştır.
Bu maddeye Cytinus ruber taksonu da dahildir. © Doğan, Hüseyin (2023). Anadolu Türk Uygarlığında Bitkiler (XIII-XV. yy.) Yayımlanmamış Doktora tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, s.657-660.
Tarihi
Kaya gülünün köklerinde nar çiçeğine benzeyen bir bitki büyür. Çiçeği bir kısmı turuncu-kahverengi, bir kısmı da beyazdır. Çiçekleri kurutulup ezildikten sonra ıslatılarak kaynatılmaktadır. İçildiğinde bağırsak rahatsızlıklarına, dizanteriye, kan kusmaya ve vajinal akıntıya iyi gelir. DI 1-97.
Tıp
Büzücüdür. Ayrıca dizanteri ve boğaz yaralarını tedavi etmek için kullanılmıştır.
Bir yanıt yazın