Vicia faba (Bakla)
Vicia faba (Bakla) özellikle Akdeniz havzasında binlerce yıldır yenilen ve ekonomik değeri yüksek olan bir bitkidir.
- 1
Çiçek
Vicia faba: 02/03/2021; Bayındırlık; 108 m.; yol kenarı. © Hüseyin Doğan
- 2
Meyve
Vicia faba: 06/05/2017; Bayındırlık; 108 m.; çayır. © Hüseyin Doğan
- 3
Bakla
Ortaçağ'dan bakla çizimi.
- 4
Bakla
Ortaçağ'dan bakla çizimi.
- Alem:
Plantae
- Takım:
Fabales
- Aile:
Fabaceae
- Cins:
Vicia
- Literatür:
Sp. Pl.: 737 (1753).
- Yazar:
L.
- Dağılım:
- Eşadlar:
- Kayıtlar:
Vicia faba (Bakla), Baklagiller ailesine bağlı Fiğ cinsinden genellikle 30 ila 120 cm büyüyebilen tek yıllık bir bitkidir.
Tanımı#
Gövde dik, kalın ve çıplaktır. Yapraklar çift teleksi, sitipüller tebersi ya da üçgensi yumurtamsı, 1 ila 2,5 cm uzunluğunda ve kenarları hafifçe dişlidir. Yaprakçıklar 1 ila 5 çift, dikdörtgensi, eliptik ya da ters yumurtamsı, 4 ila 6 cm uzunluğunda, 1,5 ila 4 cm genişliğinde, çıplak ve mukronat uçlu olup sülük mevcut değildir. Çiçek durumu koltuklarda 2 ila 4 adet çiçekten oluşan demetler halindedir. Çanak çansı olup dişlerinin uzunlukları eşit değildir. Taç beyaz renkli, mor damarlı, 2 ila 3,5 cm uzunluğunda ve ortada daralmış bayrakçık kanatçıklardan, kanatçıklar da kayıkçıktan daha uzundur. Yumurtalık sapsız, şeritsi ve 2 ila 4 adet tohum taslaklıdır. Meyve kalın, 5 ila 10 cm uzunluğunda, 2 ila 3 cm genişliğinde ve kaba tüylüdür. Tohumlar meyve başına 2 ila 4 adet, dikdörtgensi, sıkıştırılmış ve 8 ila 30 mm uzunluğundadır. Vicia faba dilimizde bakla adı ile bilinmektedir.
Gözlem bilgileri#
Vicia faba anavatanı kesin olarak bilinmemektedir, mutfak değeri nedeniyle çok erken dönemden itibaren birçok bölgede doğallaşmıştır. Yol kenarı, bahçe ve tarlalarda görülen bitki umumiyetle nisan ve ağustos ayları arasında çiçek açmaktadır ve bitkiyi deniz seviyesinden 1000 metreye kadar olan rakımlarda İzmit ilçesinde gözlemlemek mümkündür.
Etimoloji#
Cins adı Latince bağlayıcı anlamına gelir. İlk defa Plinius tarafından kullanılmıştır ve cinsin birçok üyesinde görülen sarılıcı karaktere işaret eder. Epitet Latince fasülye anlamına gelir. Türün antikçağdaki adıdır.
Gıda#
Tohumları besleyicidir ve yenilmektedir. Olgun olmayan tohumlar da çiğ olarak yenilmektedir. Tohumlar pişirilmeden bir gün önce suda bekletilirse besleyicilikleri artar. Tohumları patlatılıp tuzlanarak kuruyemiş olarak tüketilmektedir.
Çiğ tohumunun aşırı tüketilmesinin zararlı olabileceği rapor edilmiştir.
Tıp#
Vicia faba kötü kolesterol düzeyini düşürür. İçerdiği insülinle kan şekerini düzene sokar. İçerdiği yüksek orandaki lifle kabızlık çekenlere iyi gelir. Hemoroit ve diğer kalınbağırsak sorunlarında da sağlığa yararlı etkiler sağlar. Tohumlarından yapılan lapa yaralı deri hastalıklarında kullanılmıştır. Hazmı kolaylaştırır. İdrar yollarını temizler. Böbreklere oldukça yararlıdır: Böbrek ağrılarını hafifletir, böbrek kumlarının ve taşlarının dökülmesine yardımcı olur. Göğüs hastalıkları ve öksürüğe iyi gelir. Tanelerinde bol miktarda azot ve nişasta bulunmaktadır. Lumbago, romatizma, siyatik ve dolama şikayetlerini giderir.
Vicia faba yanmış gövdeleri potasyum bakımından zengindir ve sabun yapımında kullanılmıştır. Ayrıca erozyon kontrolünde başvurulmuştur.
Tarihi#
Türk Uygarlığındaki yeri#
Bakla (باقلى), bitkinin Aramicedeki karşılığı olan bakila (בקילא‘)dan muharreftir. Çulluk Kapan Lügati’nde bâkılî adı ile de bilindiği belirtilmiştir. Eski Anadolu Türkçesi metinleri incelenirken, bakla kelimesinin Arapçada aynı zamanda Türkçedeki sebze kelimesinin karşılığı olarak da kullanıldığı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu durum, Antik Yunancada sebze anlamını da veren lahana (λάχανο) kelimesi için de geçerlidir.
Dioscorides, sindiriminin zor olduğunu, gaza ve kâbusa neden olduğunu, dizanteri, kulunç, meme iltihabı, idrar yolu iltihabı, göz rahatsızlıkları, kusma ve öksürük vakalarında kullanıldığını, kilo aldırıcı olarak faydalanıldığını belirtmiştir. Çocuklarda kasık kıllarının geç çıkması için kullanılmıştır.
İbn Varrâk, gaza ve vücutta ağrılara sebep olmakla birlikte tuzsuz baklanın boğaz ağrısını giderdiğini; Râzî, baş dönmesine, kâbusa, öksürüğe, bademcik iltihabına ve gaza neden olduğunu, kaynatıldığında boğazı yumuşattığını, böbrek ve mesanede taş oluşmasını engellediğini kaydetmiştir.
İslam tıbbı#
Meyvesinin çiğ olarak tüketmenin hastalıklardan koruduğu ifade edilen bitki Anadolu’da, nezle, ödem, penis şişi, testis şişi, meme şişi, cüzzam, göz rahatsızlıkları, göğüs hastalıkları, gut, kulak rahatsızlıkları, cilt hastalıkları, zatülcenp, çıban, bağırsak hastalıkları, ishal, memede süt donması ve ereksiyon şikâyetlerinin tedavisinde kullanılmış, kilo aldırıcı, iltihap giderici, öksürük giderici, süt arttırıcı, tüy dökücü, kanama durdurucu, boğaz yumuşatıcı, ses açıcı, taş düşürücü ve cinsel haz arttırıcı olarak faydalanılmış, yumurta sarısı ile birlikte bele bağlandığında bel ağrısını geçirdiği ifade edilmiştir. Yüz bakımında kullanılan bitkiyi ağır işte çalışanların tüketmesi önerilmiş, yumurtlamalarını teşvik etmek için tavuklara verilmiş, maü’l-bakla adlı yemeğin tarifine girmiştir. Baklanın ergenlik dönemini öteleyeceği iddia edilmiş, olasılıkla çiçek ve tohum rengi dolayısıyla rüyada bakla görmenin keder anlamına geldiği kaydedilmiştir.
Bakla ile ilgili verilen pratik bilgilerde, Ağustos ayında gökkuşağı çıkması halinde baklaya hastalık geleceği kehanetinde bulunulmuş, bakla samanının üzerinde uyumanın felce neden olduğu, encîr ağacının altında bakla samanı yakılarak dumanı ağaca verilirse olgunlaşan meyvelerin yere düşmeyeceği belirtilmiştir. Bakla ile ilgili metinlerimizde birtakım akıl dışı inanışlara da rastlıyoruz. Buna göre, ölmüş büyükbaş hayvanın siniri ve keçi kanı, bakla unu ile birlikte yaş tezek içine konulduğunda buradan keler, baklanın çiçeği ile yaprağı eşek boku içine gömüldüğünde ise sıçan çıkacağına inanılmıştır. Ölçü bildirmek için tohumları kullanılan bitkimiz dinsel metinlerde de geçmiş ve karakterinin değişmesi nedeniyle bakla suyu ile abdest alınamayacağı, ancak bakla, suyla kaynatılmamışsa alınabileceği yönünde fetva verilmiştir. Şiirde bakla olumsuz anlamda kullanılmıştır. Bir atasözümüzde ise şöyle geçmektedir: “Çürük baklanun kör alıcısı olur”.
Öykü#
Bakla ile ilgili diğer menfi örnek kaynaklarımızda yer alan bir hikâyede görülmektedir. Hikâyede özetle, borçlusundan kaçan adamın bakla tarlasına saklandığı ve çok sayıda kronik hastalığa yakalandığı belirtilmiştir. Bakla’nın olumsuzlanması Antikçağ yazınında hayli yaygındır. Üstte aktardığımıza benzer bir hikâyede düşmanlarından kaçan Pisagor’un yolu bir bakla tarlasına çıkmış, baklalarını ruh taşıdığına inandığı için baklaları ezmemek için tarlaya girmemiş ve bu yüzden yakalanarak öldürülmüştür. Pisagor’un bakla ile arasına mesafe koyması iki nedene dayanmaktaydı. Bunların ilki duyuları körelttiği ve kâbuslara neden olduğudur ve bu nedenle öğrencilerinin tüketmesini yasaklamıştır. İkinci neden ise tohumların üzerindeki işaretler nedeniyle de ölülerin ruhlarının tohumların içinde olduğuna dair inanıştır.
Antik Yunan#
Muhtemelen İran orijinli bir bitkidir. Ekmek yapımında kullanılmıştır. Ununa lomentum denilirdi. Sığırları beslemek için yetiştirilmektedir. Yemeği tanrılara adak olarak sunulurdu. Genellikle duyuları körelttiği ve kabusa neden olduğu kabul edilmektedir. Çiçero ve Hipokrat bakla hakkında olumsuz görüşler bildirmişlerdir. Pisagor baklayı kötüleyen metinler yazmıştır (Pisagor’un baklayı yermesinin nedeni, bakla tanelerinin seçimlerde oy amaçlı kullanılması nedeniyledir. Pisagor öğrencilerine siyasetten uzak durmalarını öğütlemektedir. Beyaz bakla tohumu “evet”, siyah bakla tohumu “hayır” demekti). Diğer kaynaklarda ise vejetaryen olan Pisagor’un özellikle hayvanı andırdığı için bitkiyi tüketmediği yazılı. Hatta Pisagor düşmanlarından kaçarken yolu bir bakla tarlasına çıkmış ve baklalarını ruh taşıdığına (ruhun ölmezliği teorisi) inandığı için baklaları ezmemek için tarlayı geçmemiş ve yakalanarak öldürülmüştür.
Cenazeden sonra verilen yemeklerde kullanılır çünkü ölülerin ruhlarının baklanın içine hapsolduğuna inanılırdı. Bu kötü gösterge nedeniyle bakla yemekten özellikle kaçınan vardı. Ayrıca çiçeğinin üzerindeki lekeler de kötü kehanete yorulurdu. Bakla hasadından sonra bir baklayı eve getirmek adettir ve buna referiva denir. Mezatlara bakla eklemenin uğur getireceğine inanılırdı. Mısır’da dikenli bir sap üzerinde büyüyen bir bakla türü daha vardır (Bu aslında bakla ile ilgisi olmayan ancak mutfak değeri nedeniyle Mısır baklası olarak bilinen Nelumbo nucifera’dır. Nucifera, Latince fındık taşıyan anlamına gelir. Tohumları yüzeysel olarak baklagiller tohumuna benzer ve çiğ ya da pişirilerek tüketilir), timsahlar gözlerine batmalarından korktukları için bu bakladan uzak dururlar. Antik Mısır’da meyveleri özellikle yenmezdi, çünkü meyvelerinin tüketilmesinin bir insanın ruhunu tüketmek anlamına geldiğine inanırlardı.
Dioscorides#
Gaza neden olur, şişkinlik yapar, kâbus gördürür ancak öksürüğe iyi gelir ve kilo aldırıcıdır. Ekşi şarap ve suyla kaynatılıp kabuğu ile yenirse dizanteri, ishal ve kusmaya iyi gelir. İlk kaynatıldığı su dökülürse gaz yapma etkisi azalır. Yeşil iken mideye kötüdür ve gaz yapma etkisi de çok fazladır. Bakla unu tek başına ya da arpa unu ile uygulanırsa darbe kaynaklı iltihapları yatıştırır, yara izlerini tek renkli yapar, şiş ve iltihaplı memelere iyi gelir, ayrıca sütü kurutur. Bal ve çemenotu unu ile uygulanırsa apse ve tümörleri dağıtır. Gül, günlük ve yumurta akı ile göz kusurlarını giderir. Şarapla yoğrulursa yara ve göze gelen darbeleri onarır. Şarapla kaynatılırsa testis iltihabına iyi gelir. Kabuklar uygulanırsa saçların zayıflamasına ve incelmesine neden olur. Arpa unu, şap (alum) ve eski zeytinyağı ile kaynatılarak yün boyamada kullanılmıştır. Sülük kaynaklı kanamaları durdurmak için başvurulmuştur. DI 2-105.
Antik Roma#
Baklagiller arasında en özel yer baklaya aittir ve hatta bakladan ekmek yapma girişimlerinde de bulunulmuştur. Bakla yemeği lomentum adı ile bilinmektedir. Bakla günümüzde sığırları ve özellikle insanları beslemek için pek çok amaçla satılmaktadır. Bazı milletler baklayı buğday ve darı ile karıştırır. Bakla çorbası en eski dinsel ayinlerimizde yer almıştır. Bakla genellikle diğer yemeklerle birlikte tüketilir ancak genel olarak duyuları körelttiği ve kabuslara neden olduğu düşünülür. Pisagor öğrencilerine bakladan uzak durmalarını söylemiştir (Bakla önceden oy kullanmak için kullanılırdı, bu nedenle Pisagor’un aslında bakladan değil siyasetten uzak durmalarını tavsiye ettiği ileri sürülür), bazıları bunun ölülerin ruhlarının baklanın içinde olduğuna dair inancı olduğunu yazmıştır. Parentalia’nın cenaze ziyafetlerinde de (ölen yakınların ruhları için sunulan kurbanlar) bu nedenle bakla kullanılır. Bakla ile ilgili özel dini kullanımlar da vardır. Hasattan sonra eve bakla getirmek âdettir ve bu duruma referiva (eve getirilen) denir.
Mezatlarda satılan arsaya bakla dahil etmenin şans getireceğine inanılmaktadır. Bakla tüm tahıllar içinde ayın yükselmesi ile büyüyen tek tahıldır, deniz suyu ya da içinde tuz olan herhangi bir suda tamamen kaynatılamaz. Bakla, ilk ekilen baklagildir. Virgil ilkbaharda ekilmesini tavsiye ediyor, ancak çoğu insan sap ve bakla kabuklarının hayvanlara yem sağlaması amacıyla daha erkenden eker. Çiçek açarken çok su ister ancak çiçek öldükten sonra suya az ihtiyacı vardır. Bakla unu bütün olarak kavrularak sıcakken sirke içine atılırsa bağırsak sancılarına şifadır. Ezilerek sarımsakla haşlanıp şiddetli öksürükler için yemeklerin yanında alınır. Aç karnına çiğnenerek çıbanları olgunlaştırmak ya da dağıtmak için lapa yapılır. Şarapta kaynatılarak testis şişi ve cinsel organ hastalıklarında kullanılmıştır. Sirkede haşlanmış bakla unu tümörleri olgunlaştırır ve dağıtır, ezik ve yanıkları iyileştirir. Varro, baklanın sese iyi geldiğini, sap ve kabuklarının külünün domuzyağı ile siyatik ve sinir ağrılarını iyileştirdiğini yazmıştır. Kabuklar da üçte biri kalana kadar kaynatılırsa bağırsak gevşekliğini durdurur. PL 18-30.
© Doğan, Hüseyin (2023). Anadolu Türk Uygarlığında Bitkiler (XIII-XV. yy.) Yayımlanmamış Doktora tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, s.186-189.