Persicaria hydropiper (Su biberi)
Persicaria hydropiper (Su biberi) sulak alanların civarında görülen ve yaz aylarında çiçek açan tek yıllık bir bitkidir.
- 1
Çiçek

Persicaria hydropiper: 21/08/2020; Ballıkayalar; 70 m.; ormanlık. © Hüseyin Doğan
- 2
Su biberi

Ortaçağ'dan su biberi çizimi.
- Alem:
Plantae
- Takım:
Caryophyllales
- Aile:
Polygonaceae
- Cins:
Persicaria
- Literatür:
Fl. Auvergne, ed. 2: 518 (1800).
- Yazar:
(L.) Delarbre
- Dağılım:
- Eşadlar:
- Kayıtlar:
Persicaria hydropiper (Su biberi), Madımakgiller ailesine bağlı Söğütotu cinsinden genellikle 20 ila 70 cm büyüyebilen tek ya da çok yıllık bir bitkidir.
Tanımı#
Gövde çıplak, kahverengi ve zaman zaman parlaktır. Yapraklar karşılıklı ve neredeyse sapsızdır. Yaprak ayası 1,5 ila 8 cm uzunluğunda, 0,4 ila 1,5 cm genişliğinde, şeritsi mızraksı ila mızraksı, sipsivri uçlu ve kirpikli kenarlı olup kenarları düzdür. Okrea 0,25 ila 1,5 cm uzunluğunda ve çıplaktır. Çiçek durumu 1 ila 6,5 cm uzunluğundaki sap üzerinde, sarkık, 3 ila 7 cm uzunluğunda ve gevşektir (çiçekler birbirine uzak). Çiçekler saplıdır. Tepal 5 adet, pembe, ters yumurtamsı, küt uçlu ve kırmızı salgılı beneklidir. 6 ercik ve 3 boyuncuk görülür. Meyve çoğunlukla üç köşeli, koyu kahverengimsi ve havlıdır. Dilimizde su biberi adı ile bilinmektedir.
Gözlem bilgileri#
Bitki doğal olarak Avustralya, Kuzey Afrika ve Avrasya’da yayılış gösterir ancak günümüzde dünyanın büyük bölümüne dağılmıştır. Sulak alanlarda görülen bitki umumiyetle haziran ve ağustos ayları arasında çiçek açmaktadır ve bitkiyi deniz seviyesinden 600 metreye kadar olan rakımlarda il genelinde gözlemlemek mümkündür.
Etimoloji#
Cins adı Latince Prunus persica’ya benziyor anlamına gelir. Cinsin yaprak yapısının şeftali yaprağına benzemesine işaret eder. Türkçe adı olan söğütotu, Persicaria salicifolia türü ile doğrudan ilintili olmalı. Salicifolia, Latince söğüt yapraklı demektir. Epitet Antik Yunanca su biberi anlamına gelir. Yapraklarının ve tohumlarının tadının biber (Piper sp.) tadına benzemesine işaret eder.
Kullanımı#
Uzakdoğu’da tüketilen bir bitkidir. Yaprak ve tohumları biber ikamesi olarak kullanılmak üzere yetiştirilmektedir. Bunun yanında küçük miktarlarda olmak üzere salatalara eklenmektedir. Yaprak, tohum ve gövdeleri çiğ ya da pişirilerek tüketilmiştir. Saplarından sarı boya elde edilmiştir.
Doğacak çocuğun cinsiyetinin erkek olması için şarapla bekletilerek tüketilmiştir. Büzücü olup kanama, cilt sorunları ve ishal vakalarında başvurulmuştur. Ayrıca yapraklar iltihap giderici, gaz giderici, terletici, idrar söktürücü, adet akışı teşvik edici, uyarıcı ve kanama durdurucu olarak kullanılmıştır.
Kullanımı#
Fülfül el-mâ (فلفل الما), bitkinin Antik Yunancadaki karşılığı olan hudropeperi (ὑδροπέπερι)’nin tercüme edilmesi ile elde edilmiştir. Metinlerimizde yer bulan su biberi (صو ببري) kullanımı da aynı kökene sahiptir. Diğer kullanımlar Arapça zencebîl el-kilâb (زنجبيل الكالب) ve bunun tercümesi olan it zencebili (ايت زنجبيلي) isimleridir.
Dioscorides, tadının bibere benzediğini, yemeklerde çeşni olarak kullanıldığını ve ödem dağıtıcı özelliği olduğunu aktarmıştır. İbnü’l-Baytâr, yapraklarının sögüd yaprağına benzediğini, dallarının kırmızı ve budaklı olduğunu, aromatik olması nedeniyle çeşni olarak kullanıldığını ve gaz giderici etkisi olduğunu; İbni Sînâ, köpekler üzerinde ölümcül etkisi bulunduğunu yazmıştır.
Yaprakları sögüd ağacının yapraklarına benzediği belirtilen bitki Anadolu’da, göz rahatsızlıklarında kullanılmış, şişlik giderici olarak faydalanılmıştır. Bitkinin köpekler için ölümcül olduğu kaydedilmiştir.
Durgun sular ve yavaş akan derelerin kenarında büyür. Gövdesi boğumludur, yaprak ve dalları naneye benzer ancak daha büyüktür. Yaprakların ve meyvenin tadı biber gibi keskindir ancak baharatlı kokusu yoktur. Kökü küçüktür ve bir işe yaramaz. Yaprakları lapa halinde şişlik, morluk ve sertliklere lapa halinde uygulanır. Kurutulup haşlanarak tuzla birlikte biber ikamesi olarak kullanılır. DI 2-161.
© Doğan, Hüseyin (2023). Anadolu Türk Uygarlığında Bitkiler (XIII-XV. yy.) Yayımlanmamış Doktora tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, s.339-340.








