Medicago sativa (Kara yonca)
Medicago sativa (Kara yonca) binlerce yıldır hayvan yemi olarak yetiştirilen ve en besleyici yem bitkilerinden kabul edilen bir türdür.
- 1
Çiçek

Medicago sativa: 18/06/2024; Babalı; 5 m.; sulak alan. © Hüseyin Doğan
- 2
Meyve

Medicago sativa: 18/06/2024; Babalı; 5 m.; sulak alan. © Hüseyin Doğan
- 3
Yonca

Ortaçağ'dan yonca çizimi.
- Alem:
Plantae
- Takım:
Fabales
- Aile:
Fabaceae
- Cins:
Medicago
- Literatür:
Sp. Pl.: 778 (1753).
- Yazar:
L.
- Dağılım:
- Sıra:
- Eşadlar:
- Kayıtlar:
Medicago sativa (Kara yonca), Baklagiller ailesine bağlı Karayonca cinsinden genellikle 10 ila 100 cm büyüyebilen, yatık ila dik, dallı ve çok yıllık bir bitkidir.
Tanımı#
Yaprakçıklar 5 ila 30 mm uzunluğunda, 2 ila 15 mm genişliğinde, ters yumurtamsı ila şeritsi ya da mızraksı ve kenarın ucu testere dişlidir. Sitipüller mızraksı sipsivri ve kenarları düz ya da tabanda dişlidir. Çiçek durumu 3 ila 30 adet çiçekli ve çiçek durumu sapı destekleyici yaprak sapından daha uzundur. Taç menekşe, sarı, sarı turuncu, sarı-menekşe alacalı, pembe, yeşil ya da beyaz renklidir.
Çanak çiçeğin yarısı uzunluğunda ve dişleri havlı ya da çıplaktır. Meyve dikensiz, kahverengimsi, tüysüzce ya da havlı ve düz ya da oraksıdır. Tohumlar meyve başına 2 ila 20 adet, yumurtamsı ila üçgensi, yüzeyi pürüzsüz, 1 ila 2,5 mm uzunluğunda ve sarı, kahverengi, menekşe ya da yeşilimsi renklidir. Hayvancılık için hayli öneme sahip bir bitkidir. Çiçekler erseliktir. Asya kıtasına ait bir bitkidir ve insanoğlunun ilk farkına vardığı bitkilerden biri olduğu düşünülmektedir. Bitkinin yaygın adlarından biri olan alfalfa Arapçadır ve bütün gıdaların babası anlamına gelir.
Gözlem bilgileri#
Medicago sativa doğal olarak Avrupa ile Orta Asya arasındaki bölgede yayılış gösterir ancak günümüzde dünyanın büyük bölümünde doğallaşmış durumdadır. Yol kenarı, tarlalar ve çayırlarda görülen bitki umumiyetle nisan ve eylül ayları arasında çiçek açmaktadır ve bitkiyi deniz seviyesinden 1600 metreye kadar olan rakımlarda il genelinde gözlemlemek mümkündür.
Etimoloji#
Cins adı Latince Medya anlamına gelir. Roma uygarlığında önemli bir yeri olan Medicago sativa’nın Media bölgesinden Avrupa’ya taşınmış olmasına işaret eder. Bitki geldiği coğrafyanın adı ile anılmıştır. Epitet Latince ekilen anlamına gelir. Epitet, antikçağdan itibaren ekonomik değeri nedeniyle insan eliyle yetiştirilen bitkiler için kullanılmaktadır.
Gıda#
Önemli bir yem bitkisidir. Yaprakları kurutularak diyet maddesi olarak kullanılmıştır. Protein, vitamin ve mineral açısından zengindir.
Toprak erozyonunu azaltmak için yetiştirilmekte ve böylece patates, pirinç ve domates gibi sonraki mahsullerin verimini artırmaktadır. Yonca külleri büyü, yoksulluk ve açlıktan korunmak için evlerin etrafına serpiştirilirdi.
Tıp#
Kolesterolü dengeler. Kanı ve karaciğeri temizler. Kansızlığa iyi gelir. Sakinleştirici, ağrı kesici, antibakteriyel, iskorbüt hastalığını önleyici, Müshil, idrar söktürücü, kusturucu, ateş düşürücü, hemostatik, hipoglisemik, besleyici, uyarıcı ve toniktir. Geleneksel olarak iştahı ve kilo alımını teşvik etmek için besleyici bir tonik olarak kullanılmıştır. Bitki östrojenik bir etkiye sahiptir ve bu nedenle menopoz ile ilgili problemlerin tedavisinde kullanılmıştır.
Yapraklarından büyük miktarda tüketmenin, kırmızı kan hücrelerinin parçalanmasına neden olabileceği rapor edilmiştir. Gut hastaları, hamilelik ve emzirme dönemlerinde olan kadınlar uzak durmalıdır.
Türk Uygarlığındaki yeri#
Yonca (يونجه) bitkinin Türkçedeki karşılığıdır. Zaman zaman Arapçadaki karşılığı olan fasfasa (فصفصة) da kullanılmıştır. Dioscorides, yeni bir bitki olduğunu ve hayvan yemi olarak kullanıldığını belirtir. Dioscorides’in yeni bir bitki ile kastettiği, bitkinin Avrupa’ya insan eli ile getirilmiş olmasıdır. Plinius bu durumu şöyle açıkları: “Yonca, Yunanistan’da bile mevcut olmayan bir bitkidir. Darius’un yönettiği Pers istilası sırasında Medya bölgesinden Avrupa’ya gelmiştir.” İbn İmrân, cinsel arzuyu uyandırıp sperm salgısını arttırdığını; Gâfikî, öksürük giderici olarak yararlanıldığını yazmıştır.
Bitki, Anadolu’da süt arttırıcı, sperm arttırıcı, cinsel haz arttırıcı, ağrı kesici ve öksürük giderici olarak kullanılmış, atları semirtmek için yemlerine katılmış, rüyada yonca görmenin kazanç anlamına geldiği belirtilmiştir.
Başlangıçta çayır yoncalarını andırır. Tohumları mercimek büyüklüğünde ve boynuz gibi kıvrıktır. Tohum kurutulduktan sonra aromalı tuzlarla baharat olarak karıştırılmaktadır. Sığır çiftçileri bitkiyi yem olarak kullanmaktadır. DI 2-147.
Antikçağ#
Kabayonca Yunanistan’ın bile doğal bitkisi değildir, ilk defa Darius’un Persleri ile Yunanlar arasında yaşanan savaşlar sırasında Medya bölgesinden Avrupa’ya gelmiştir. Nitelikleri o kadar üstündür ki tek bir ekim 30 yıldan fazla sürer. Görünüş olarak Trifolium’un andırır ancak sap ve yapraklar eklemlidir. Toprak önce temizlenmeli ve taşları alınmalı, sonbaharda açılmalı, ardından sürülüp tırmıklanmalıdır. Sonra beşer gün aralıklarla iki kere tırmıklanır ve üzerine gübre serpilir. Ya zengin bir kuru toprak ya da sulanmış bir toprak istemektedir. Tohumlar mayıs ayında ekilmelidir çünkü önceden ekilirse donlardan zarar görecektir. Tohum sık ekilmelidir, böylece yabani otların çıkmasına yer kalmaz.
Tohumun üzeri, güneşin zararlı etkisinden korumak için hemen tırmıklanarak örtülmelidir. Eğer toprak nemli ve yabani otla doluysa kabayonca baskı altında kalır, tarla sıradan bir meraya dönüşür. Bu nedenle yabani otlarla önceden mücadele gereklidir. Çiçek açtığında kesilmeli ve bu her çiçek açtığında tekrarlanmalıdır. Böylece yılda 4 ila 6 kere çiçek açacaktır. Yem olarak daha değerli olduğu için üçüncü yıla kadar tohuma kaçmamasına önem gösterilmelidir. İlkbaharda tarla çapalanmalı ve yabani otlar temizlenmelidir, üçüncü yılda ise yüzey çapa ile iyice işlenmelidir. Böylece tüm yabani otlar kabayoncaya zarar vermeden etkili bir biçimde yok edilecektir. Bu yem sığırlara asla doyumluk verilmemelidir, yeşilken kullanılması ise en iyisidir. Kuruduğunda sertleşip odunsu bir hal alır ve işe yaramaz bir toza dönüşür. PL 18-43.
© Doğan, Hüseyin (2023). Anadolu Türk Uygarlığında Bitkiler (XIII-XV. yy.) Yayımlanmamış Doktora tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, s.715.










