Clinopodium graveolens subsp. rotundifolium (Filiskin)

derleyen:

Filiskin

Tanımı

Clinopodium graveolens subsp. rotundifolium (Filiskin) genellikle 3 ila 30 cm büyüyebilen bir bitkidir. Gövde dik ya da yatık, kırışık ve yoğun uzun tüylü, nadiren salgılıdır. Yapraklar 5 ila 17 mm uzunluğunda ve 3 ila 13 mm genişliğinde, salgılı, kısa havlı ila kırışık ya da yoğun uzun tüylü, mızraksı yumurtamsı ya da ters yumurtamsı ila dairesel, üst bölüm sığ olarak dişli, tepesi mukronattır. Halkalar 1 ila 10 arası sayıda ve 2 ila 12 arası çiçeklidir. Çanak 5 ila 9 mm uzunluğunda, salgılı, yoğun uzun tüylü, alt diş 2 ila 3,5 mm uzunluğunda, üst diş 1 ila 2,5 mm uzunluğundadır. Taç soluk mavi ila mor ya da pembe renkli, 8 ila 12 mm uzunluğundadır.

Yabanifesleğen ile ilgili bilgi → Clinopodium || Ballıbabagiller ile ilgili bilgi → Lamiaceae


Gözlem bilgileri

Bitki doğal olarak İspanya ile Orta Asya arasında kalan bölgede yayılış gösterir. Kayalık yamaçlar, alpin çayırlar ve tarlalarda görülen bitki umumiyetle nisan ve ağustos ayları arasında çiçek açmaktadır ve bitkiyi deniz seviyesinden 1600 metreye kadar olan rakımlarda Kartepe, Gebze ve Başiskele ilçelerinde gözlemlemek mümkündür.

Harita → Sinonimler


Etimoloji

Cins adı Antik Yunanca yatak ayağı anlamına gelir. Çiçek ve gövdelerin birlikte yatak ayaklarını andırmasına işaret eder. Epitet Latince güçlü kokulu anlamına gelir. Türün aromatik kokusuna işaret eder. Özgün tanımda bu “Odor grauis ingratus Stachydis, nec aromaticus generi familiaris” olarak belirtilmiştir. Alttür epiteti ise Latince yuvarlak yapraklı anlamına gelir ve alttürün ayırt ediciliğini vurgular. Özgün tanımda bu “foliis orbiculatis mucronatis” olarak belirtilmiştir.


Tıp

Yaprakları yemeklere tat vermesi için kullanılır. Afrodizyak ve uyarıcıdır.


Clinopodium graveolens subsp. rotundifolium
Clinopodium graveolens subsp. rotundifolium
Clinopodium graveolens subsp. rotundifolium
Clinopodium graveolens subsp. rotundifolium
Filiskin
Filiskin

Filiskin…

Clinopodium graveolens subsp. rotundifolium, genelde kayalık alanlarda görülen ve yaz aylarında çiçek açan bir bitkidir.

Dilimizde filiskin ve alp nanesi adları ile bilinmektedir.


Tarihi

Türk Uygarlığındaki yeri

Ferencmüşk (فرنجمشك), bitkinin Farsça karşılığıdır ve bitkinin Melissa officinalis’i andıran kokusuna işaret eder. Halîmî, kaplan postunu andırması nedeniyle peleng müşk olarak bilindiğini, miske benzer kokusunu bulunduğunu, çetük otının bir türü olduğunu, ayrıca bukle-i dehân ve bukle-i horâsâniye adları ile bilindiğini kaydetmiştir. Bitki için nadiren karanful yârpûzı (قرنفل يارپوزى) adı da tercih edilmiştir. Bu da bitkinin Arapça karşılığı olan habak el karanfûli (حبق القرنفلي)’den tercüme edilerek elde edilmiştir. Kedilerin bu bitkinin yapraklarını sevmesi nedeniyle kedi otı dendiği de kaydedilmiştir.

Halîmî kaplan gibi benekli olması nedeniyle, bitkinin Farsça adının pelengmüşk olduğunu, çetük otının bir türü olup sünbül-i rûmî adı ile de bilindiğini belirtmiştir. Kedilerin, bitkimiz ile aynı aileye bağlı Nepeta cataria bitkisine de özel bir ilgi gösterdiklerine şahit olduk. Dioscorides, taç olarak başa takıldığını, göz rahatsızlıklarında kullanıldığını, âdet kanaması durdurucu olarak faydalanıldığını yazmıştır. Ravigupta, hemoroide iyi geldiğini yazmıştır. İbn Mâseveyh, koklanmasının beyin ve burun şikâyetlerinde faydalı olduğunu; Sandhaşâr, hemoroid vakalarında kullanıldığını; Şerîf, böbrek ve karaciğere faydalı olduğunu, sindirimi kolaylaştırdığını, cinsel arzuyu uyandırdığını, diş ve diş etlerini güçlendirdiğini ve ağız kokusunu hoş hale getirdiğini belirtmiştir. Dalları şarap ve diğer içeceklerin kötü etkilerini minimize etmek için içine konulmuştur.

Bitki Anadolu’da, melankoli, kalp hastalıkları ve karaciğer hastalıkları vakalarında kullanılmış, cinsel istek arttırıcı, görüşü iyileştirici, ağız kokusu giderici ve âdet kanaması durdurucu olarak faydalanılmıştır. İbn-i Şerîf, görünüm itibariyle asaruna koku itibariyle de sünbül hindîye benzediğini, bitkinin Kütahya, Bursa ve Bilecik’te yaygın olduğunu, kedilerin bu bitkiyi çok sevdikleri için bu şehirlerde çetük otu olarak anıldığını belirtmiştir.

Antikçağ

Bir türü dağlık alanlarda yetişir, yaprakları fesleğene benzer, dalları ince ve çiçekleri mor renklidir. İkinci türü yarpuza benzer, aynı şekilde kokusu da yarpuzu andırır. Üçüncü tür naneye benzer, yaprakları daha uzun ve gövdesi diğer iki türden daha büyüktür. Engebeli arazilerde ve sulak alanlarda yetişir. İçildiğinde ve uygulandığında yılan tarafından ısırılanlara yardım eder, içildiğinde idrar söktürücüdür. Ayrıca fıtık, spazm, nefes darlığı, kolik, kolera ve üşütmeye iyi gelir. Önceden şarapla içildiğinde ölümcül zehirlere iyi gelir ve sarılığa faydalıdır. Öğütülerek tuz ve balla içildiğinde bağırsak parazitlerini öldürür. Fil hastalığı olanlara tükettirilir. Öğütülerek rahim ağzına yerleştirilirse âdet söktürücüdür ve fetüsü çeker. Dumanı tutulduğunda ya da yere serpildiğinde sürüngenleri uzak tutar. Suyu damlatılırsa kulaktaki kurtları öldürür. Şarapla kaynatılarak uygulanırsa siyah ve mor lekeleri beyazlatır. DI 3-35.

Yaprak ve gövdesi kekiğe benzer. Ancak sağlam yapılıdır, yaprakları da geniş ve yapışkandır. Diğer bir türü ise ince saplı ve dar yapraklıdır. Kilikya, İzmir, Sakız, Kos ve Girit’te yetişenler kalitelidir. Isıtıcı ve idrar söktürücüdür. Kaynatılarak içildiğinde bağırsakları rahatlatır. Sirkeyle dalak hastalığı olanlara verilir. Âdet söktürücüdür. Ballı pastil halinde öksürük ve akciğer iltihabı için kullanılır. Midesi bulananlara, deniz tutanlara ve ekşiyenlere verilir. DI 3-30.

© Doğan, Hüseyin (2023). Anadolu Türk Uygarlığında Bitkiler (XIII-XV. yy.) Yayımlanmamış Doktora tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, s.329-330.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uyarı: Site sahibi, sitede yer verilen her türden bilginin uzman görüşüne dayandırılmaksızın kullanılmamasını şiddetle tavsiye eder.