Tanımı
Centaurium erythraea (Kırmızı kantaron) genellikle 5 ila 50 cm büyüyebilen iki yıllık bir bitkidir. Gövde basit, dört köşeli, seyrek biçimde kanatlı, çıplak ve diktir. Yapraklar darca mızraksı ila dikdörtgensi yumurtamsı, küt uçlu, belirgin biçimde üç damarlı, zaman zaman tabanda belirsiz bir rozet halinde, 1,5 ila 6 cm uzunluğunda, 1 cm genişliğinde, taban ve gövde yaprakları çıplak iken çiçekler salgılı kirpiklidir. Çiçekler pembe renkli, neredeyse sapsız ve yalancı şemsiyeli talkımlarda sıkışık haldedir. Çanak lobları beş adet, darca mızraksı, sivri uçlu, 4 mm uzunluğunda ve yoğun biçimde salgılı kirpiklidir. Taç tüpü 8 mm uzunluğunda, aya beş loblu, loblar darca yumurtamsı ya da dikdörtgensi ve 4,5 mm uzunluğundadır. Ercikler boğaza yerleştirilmiştir. Tepecik belirgin biçimde iki dallıdır. Meyve 6 mm uzunluğunda silindirik bir kapsüldür. Taç lobları genellikle 4 ila 6 mm uzunluğunda, çiçek durumu sıkı, genellikle iki yıllık, gövde, bırahte ve çanak pürüzsüzdür.
Gelindüğmesi ile ilgili bilgi → Centaurium || Gentiyangiller ile ilgili bilgi → Gentianaceae
Anahtar
Kapat
1. Taç lobları 5-9 mm, tüpün ½ katından daha fazla; kapsül belirgin biçimde çanağı aşar; gövdenin üst bölümleri, bırahte ve çanak pürüzlüdür subsp. rhodense
1. Taç lobları genellikle 6 mmden daha kısa, tüpün y. ½ uzunluğunda; kapsül çanaktan hafifçe daha uzun
2. Taç lobları genellikle 2,5-5 mm; çiçek durumu gevşek; tek yıllık subsp. rumelicum
2. Taç lobları genellikle 4-6 mm; çiçek durumu görece sıkı; genellikle iki yıllık
3. Gövdenin üst bölümleri, bırahte kenarları ve çanak pürüzlü subsp. turcicum
3. Gövde, bırahte ve çanak pürüzsüz subsp. erythraea
Gözlem bilgileri
Centaurium erythraea doğal olarak Akdeniz havzası, Batı Asya ve Avrupa’da yayılış gösterir ancak günümüzde dünyanın büyük bölümüne dağılmıştır. Çayırlar, yamaçlar ve yol kenarında görülen bitki umumiyetle mayıs ve ağustos ayları arasında çiçek açmaktadır ve bitkiyi deniz seviyesinden 900 metreye kadar olan rakımlarda İl genelinde yaygın olarak gözlemlemek mümkündür.
Harita → Alt türler → Sinonimler → Herbaryum
Etimoloji
Cins adını Sentor Chiron‘dan (Χείρων) almıştır. Antik çağ kaynaklarında üst tarafı insan alt tarafı at olan yaratıklara çok sayıda atıf vardır. Bunların en meşhuru Chiron’dur. Chiron, insanoğluna tıp tanrısı Aesculapius üzerinden şifalı bitkileri öğretmiştir. Ayrıca Hercules’in zehirli oku ile alınan bir yarayı da peygamber çiçeği ile tedavi etmiştir. Homeros, ünlü Akalı savaşçı Akhilleus’un de hocası olan Chiron’u eczacılığın babası olarak niteler ve onun şifalı bitkileri kullandığını kaydeder. Plinius ise eczacılık ve botanik bilimlerinin Chiron’a atfedildiğini yazmaktadır. Plutarkhos, Hellas’ın Magnezya şehrinde yaşayanların eczacılık konusunda hünerli olmalarını, onların Chiron’un soyundan gelmeleri ile açıklar. Epitet Antik Yunanca kırmızı anlamına gelir ve açık bir şekilde türün çiçek rengine (çiçekler nadiren beyaz renkli olabilir) işaret eder.
Tıp
Mide ve karaciğer hastalıkları için geleneksel olarak kullanılmıştır. Bunun yanında iştah açıcı ve safra salgısı arttırıcıdır. Ayrıca bitkinin tamamı terletici, sindirim kolaylaştırıcı, kusturucu, ateş düşürücü ve toniktir. Üst bölümler hemoroid, astım, romatizma, ülser, egzama, yaralar ve kesiklere uygulanır.
Hafif abdominal rahatsızlıklara ve kramplara neden olabileceği rapor edilmiştir. Peptik ülserli hastalarda kontrendikedir. Hamilelik ve emzirme dönemlerinde de kontrendikedir.
Çiçeklerinden parlak sarımsı yeşil bir renk elde edilmiştir.
Kırmızı kantaron…
Centaurium erythraea, genelde çayırlarda görülen ve bahar sonundan yaz sonuna kadar çiçek açan bir bitkidir.
Centaurium erythraea dilimizde kırmızı kantaron, afyonotu, sıtma otu, tukul otu, küçük kantaron ve kantariyon adları ile bilinmektedir.
Tarihi
Türk Uygarlığındaki yeri
Kantariyûn sagîr (قنطريون صغير), bitkinin Antik Yunancadaki karşılığı olan kentaureion mikron (κενταύρειον μικρόν)’dan alınmıştır ve buna uygun olarak metinlerimizde uvacuk kantariyûn (اوجق قنطريون) adı da tercih edilmiştir. Bu bitki metinlerimizde genellikle sıfatı olmaksızın kullanılmıştır. Envâ-ı Emrâz’da Antik Yunancadaki karşılığı olan limnesion (λιμνήσιον)’dan muharref lemnisi (لمنثى) ismi tercih edilmiştir ve burunda kötü koku ile hemoroid vakalarında kullanıldığı belirtilmiştir.
Dioscorides, siyatik, ağrılı idrar, morluk ve göz rahatsızlıkları vakalarında kullanıldığını, yara iyileştirici, taş düşürücü, iltihap giderici, âdet söktürücü, düşük yaptırıcı ve ağrı kesici olarak faydalanıldığını belirtmiş, hamile kalmada güçlük yaşayanlara tavsiye etmiştir. Yûhannâ bin Sarâbiyûn, siyatik; Mecûsî, kulunç vakalarında kullanıldığını; Taberî, düşüğü tahliye ettiğini ve epilepsi tedavisinde başvurulduğunu; İbnü’l-Baytâr, saçkıran, bel ağrısı, rahim ağrısı, eklem ağrısı, akrep ve yılan sokması halinde kullanıldığını, ayrıca yara iyileştirici, âdet söktürücü ve ağrı kesici olduğunu; Temimî, baş ağrısı bit ve sirke kırıcı olduğunu yazmıştır.
İbn-i Şerîf çayırlarda görülen kırmızı çiçekli bir bitki olduğunu ve hekim ile attârlarda bulunduğunu kaydetmiştir. Bitki Anadolu’da, epilepsi, felç, bademcik iltihabı, böbrek rahatsızlıkları, sarılık, nefes darlığı, cinsel ilişki sonrası titreme, göz sorunları, siyatik, cilt sorunları ve bağırsak hastalıkları tedavisinde kullanılmış, bunun yanında parazit düşürücü, yara iyileştirici ve iltihap giderici olarak faydalanılmış, karabasan görenlere tavsiye edilmiştir.
Antikçağ
Kantaron ve mercanköşke benzeyen bitkinin gövdesi bir karıştan uzun ve köşelidir. Çiçekleri nakıl çiçeklerine benzer, yaprakları sedefotu yaprakları gibi olup uzundur. Meyvesi buğdaya benzer ve kökünün tadı acıdır. Taze kökü uygulandığında yaraları temizler ve iyileştirir. Kaynatılıp içildiğinde bağırsakları temizler. Kaynatılması siyatik hastaları için faydalıdır. Suyu gözlere faydalıdır ve balla birlikte gözleri temizler. Rahim ağzına yerleştirilirse âdet söktürücüdür ve düşük yaptırır. İçildiğinde tendon çevresinde rahatsızlıklara iyi gelir. Tohum zamanı yeşil parçalarının suyu çıkarılır. Beş gün boyunca suda bekletilir. Ardından kullanılacak kısım suyun üzerine çıkana kadar kaynatılır. Soğuduktan sonra yünlü bir kumaşla süzülür. Yeşil parçalar atılır ve bal kıvamına gelene kadar tekrar kaynatılır. Bazıları tohum zamanı bitkiyi doğrar, suyunu sıkar, güneş altında ziftsiz kil bir kaba koyar. Bir çubukla sürekli karıştırarak yoğunlaştırır. Etrafında donan malzemeyi kazıyarak sıvıya karıştırır ve geceleri üstünü örter. DI 3-7.
© Doğan, Hüseyin (2023). Anadolu Türk Uygarlığında Bitkiler (XIII-XV. yy.) Yayımlanmamış Doktora tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, s.439-440.
Bir yanıt yazın